Bütün sorulara itiraz etmeye niyetli birisi olduğunda Türkiye ve Afrika arasındaki ilişkileri tahlil etmek kolay değildir. Müslüman Türk gücünü istila eden bir güç olarak görmek, Türklerin yönetimini General P. J. Andre’nin de söylediği gibi değerlendirmektir. Andre; “Türklerin işgali daha fazla devam etmeyecek. Her daim canlı kalan Kuzey Afrika’nın demografik gücü, tarım ve ekonomik gelişimi konusundaki Akdenizli görüşünün etkisiyle Fransız işgalinin yenilenmesine, coğrafi sınırlarının devredilmesine ve hatta şüphesiz aşılanmasına ihtiyaç vardır.”

Gerçekten, Türkiye ve Afrika ülkeleri ilişkilerinin tarihi üzerine pek çok okuma vardır. İlk olarak, Cezayir ve Fas okumaları ve son olarak da Türk varlığının herhangi bir katkısının bulunmadığını iddia eden Fransız sömürgelerinin okumaları vardır. Sömürgecilik dönemini inceleyen tarihi çalışmalar Türk varlığının rolünü görmezlikten gelmiş ve Roma ya da Bizans tarihi ile Fransız sömürgeciliği dönemi arasında bağlantı kurmaya çalışmıştır. Bu sömürgecilik literatüründe Türk-Afrika ilişkileri tarihi, Panarabizm ve Müslüman dünyasını siyasi seviyedeki panarabizm, kardeşliğin üstün olduğu Mağrip İslamı ve doğacılıkla karışan Afrika İslâmı arasında bölünmüş olarak kabul eden  “Fransız Müslüman İlişkileri Servisi” raporunda sınıflandırılan Türk entrikaları başlıklarıyla sınırlanmıştır.

TASAM Afrika Enstitüsü, alanında önemli bir boşluğu dolduracak, yapmakta olduğu sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel çalışmalarla, Afrika'nın geleceğine projektör tutacaktır. (TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY)