STK’lar, çoğulcu toplum yapısının birer parçası ve toplumsal– siyasal yaşamın önemli birer bileşenidirler. Toplumlardaki iç ve dış etkenlerin etkisi nedeniyle STK’lar, kendi hedefleri doğrultusunda karar alma mekanizmalarına etki etmek amacıyla çeşitli yolları ve kanalları kullanırlar. Gelişerek; eğitim, kadın hakları, çevre, aile, insan hakları ve ekonomi gibi farklı alanlarda hizmetler sunan STK’ların toplumdaki yeri, söz konusu kuruluşların, kamuoyunu etkileme ve seslerini duyurma kapasitelerine göre değişiklik gösterir.

20. yüzyılın sonunda STK’ların iktisadi, siyasi ve kültürel toplum yaşamlarında ve yer aldıkları etkinliklerdeki rollerine baktığımızda bariz bir yükseliş olduğunu görürüz. Günümüzde, insanların organizasyonel yeterlilikleri, devlet organizasyonundan ve bürokrasisinden oldukça farklı boyutta gelişim göstermekte ve toplumsal hareketler, bu sürecin bir parçası olarak istikrarlı bir hız kazanmaktadır. Bu hareketlerin gelişiminde iki temel bileşen açıkça etkili olmaktadır. Bunlardan biri katılımken, diğeri de küreselleşmedir.

Bir kavram olarak katılım; siyasi, ekonomik ve organizasyonel olmak üzere bir dizi bileşenden oluşmaktadır. STK’lar bağlamında ise katılım; kişilerin, gereksinimlerine ve fikirlerine göre karar alma süreçlerinde inisiyatif alabildikleri ve bu şekilde kurum ve kuruluşları kontrol edip yönlendirebildikleri yaratıcı eylemler yoluyla ortaya çıkan bir süreçtir. Bu süreç, başkaları tarafından planlanan, uygulanan ve denetlenen etkinliklerde sadece boy göstermekten çok daha ileridedir. Netice itibariyle katılım, insanların kendilerini belirli bir toplumsal hareket içinde tanımlayabilmeleri anlamına gelmektedir. Bu toplumsal hareket ise genel anlamda sivil toplum olarak bilinen bir bütünün parçasıdır ve bu yolla kişiler, söz konusu bütünün içinde aktif bir şekilde söz hakkına sahip olurlar.

Devamı...