Uganda'nın başkenti Kampala'da 25- 27 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Afrika Birliği'nin 15. Zirvesi'nde sağlık ve kalkınma konusu ele alınacaktır.
Afrika'daki anne, bebek ve çocuk sağlığına ilişkin koşullarının geliştirilmesi, iyi yönetim, ekonomik büyüme ve kalkınma ile birlikte ortaya konulan faktörler arasında yer almakta olup, özellikle Milenyum Kalkınma Hedefleri'ne (MKH) ulaşılması açısından kritik bir önem arz etmektedir. MKH'lerine bakıldığında, söz konusu hedeflerin doğrudan ya da dolaylı olarak bu konularla yakından ilgili olduğu görülmektedir.

Kıtada her yıl beş yüz bin insan savaşlardan dolayı hayatını kaybederken; bu rakam, sağlık koşullarının yetersiz olması durumunda daha da artmaktadır. Sağlık sorunlarının temelinde özellikle yeterli su kaynağına erişememe gelmektedir. Dolayısıyla, dünya genelinde su, sağlık ve hijyenden kaynaklanan hastalıkların oranı son derece yüksektir.
Nüfus planlaması, okullulaşma oranı, kentlerdeki ve kırsal kesimlerdeki farklılıkların azaltılması, bebek ve çocuk ölüm oranlarının aşağı çekilebilmesi, beslenme bozuklarının önlenmesi, bulaşıcı hastalıkların önüne geçilebilmesi ve tedavi olanaklarının arttırılması, son derece düşük olan ortalama yaşam süresinin arttırılması, çözüm bekleyen öncelikli sorunlardır.

Afrika kıtasında HIV/AIDS ve diğer bulaşıcı hastalıkların yayılması için uygun bir ortam bulunmaktadır. Eko- sitemin bozulması; su ve çevre kirliliği; çatışma, temel haklardan yoksunluk; işsizlik ve sosyal şiddet, sağlık koşullarını ve dolayısıyla bunlar arasında da en çok kadınları ve çocukları olumsuz yönde etkilemektedir. Afrika nüfusunun %40'ının yeterli sağlık hizmetlerine erişim imkânı bulunmamakta, bu oranın büyük bölümünü de çocuklar ve kadınlar oluşturmaktadır. Yaşam koşullarını her açıdan olumsuz etkileyen bu faktör, kıtanın kalkınmasını da güçleştirmektedir.

Sağlık koşullarının kötüleşmesi, özellikle aile yaşantısını olumsuz yönde etkilemekte olup; çok sayıda çocuğun küçük yaşta anne ve babasını kaybetmesine neden olmakta; hamile kadınlar, doğum öncesi gerekli bakımlardan maruz kalmaktadırlar. HIV virüsü taşıyan çok sayıda kadının doğum yapması, yeni doğan bebeklerin bir nevi bu hastalıkla doğmasına neden olmaktadır. Ayrıca ayıplanma ve toplumdan dışlanma endişesi, çoğu kez bu hastalıkların gizlenmesini de beraberinde getirmektedir. Oysa ki iyi eğitimli annelerin, uzun süreli hijyen alışkanlıklarını edinmeleri daha olası olmakla birlikte; eğitimli kadınlar, çocuklarının beslenmesi, temizliği, hastalıklardan korunması, aşılanması gibi konularda daha bilinçli ve duyarlı davranarak gerek kendilerinin gerekse çocuklarının hayatta kalma şanslarını arttırmaktadırlar. Dolayısıyla, kız çocuklarına eğitim olanaklarının sağlanması; çocukların şiddetten, sömürüden, istismardan ve ayrımcılıktan korunmaları gerekmektedir. BM Eski Genel Sekreteri Kofi Annan, bu konuyu "kalkınmada kız çocuklarının eğitiminden daha etkili başka hiçbir araç yoktur" şeklindeki ifade ile tanımlamaktadır.

BM Genel Sekreteri Ban Ki- Moon ise "sağlık koşullarının geliştirilmesine yönelik hizmetlere erişim, özellikle de çevre, eğitim, cinsiyet eşitliği, çocuk ölümlerinin ve yoksulluğun azaltılması gibi diğer Milenyum Kalkınma Hedefleri'nin tamamıyla derinden ilişkili olduğunu" belirtmektedir.

Sağlık, iyi yönetim ve eğitimle birlikte sosyal, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın da ayrılmaz bir parçasıdır. Bilindiği üzere, sağlık sorunlarına bağlı ölüm vakaları, ekonomik kalkınmayı da olumsuz yönde etkilemektedir. Afrika'da Gayri Safi Yurtiçi Hâsılası'nın %5'inin sağlıksız su ve yetersiz sağlık hizmetlerinin neden olduğu hastalık ve ölümlerle yok olduğu tahmin edilmektedir. Hastalığın yaygın olduğu bölgelerde ortalama yaşam süresi azalmakta olup, Dünya Sağlık Örgütü'nün tahminlerine göre kıtadaki ortalama yaşam süresi günümüzde 47'dir.

Cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesi ve kadınların güçlendirilmesi, kıtanın kalkınmasına yönelik hedeflerin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bilindiği üzere, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi geleneksel Afrika topluluklarında da kadınların eğitime ve sosyal yaşama katılımdaki rolleri son dönemdeki umut verici gelişmelere karşın bir hayli sınırlıdır. Kadınların, karar alma mekanizmalarında daha fazla yer alabilmeleri ve çalışan kadınların almış oldukları ücretlerin, erkeklerin aldıkları ücretlerle eşit düzeyde olabilmesi, çözüm bekleyen sorunların başında gelmektedir.

Sahra altı Afrika'daki çocuk ölüm oranlarının azaltılmasında elde edilen gelişmeler ise söz konusu hedeflerin bir hayli uzağındadır. Kıta ülkelerinde her yıl iki milyon insan kötü sağlık koşullarından dolayı yaşamını yitirirken, her gün altı bin çocuk , dünya genelinde ise her yıl 10,8 milyon çocuk hayatını kaybetmektedir. Planlamadaki zayıflıkların giderilmesinin yanı sıra dış desteklerle birlikte sağlık sektörüne yeterli yatırımların yapılması, sağlık personelinin maaş ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi halinde, söz konusu kayıpların asgari düzeye indirilebilmesi mümkün olacaktır.

Şüphesiz bu kapsamda anne sağlığının geliştirilmesi de son derece önemlidir. Oysaki Dünya Sağlık Örgütü'nün Afrika'ya ilişkin raporunda kıtadaki kadınların üçte ikisinin doğum öncesi hamilelik bakım programlarına katılamadığını, yalnızca %10'unun sıtmayı önleyici tedavi görebildiği ve sadece %1 oranında HIV virüsü taşıyan annenin, bebeğe söz konusu virüsün bulaşmasını önlemeye yönelik tavsiye edilen tedaviyi alabildiği ifade edilmektedir.

Anne, bebek ve çocuk sağlığı açısından HIV/ AIDS, Sıtma ve Verem gibi bulaşıcı hastalıklarla etkin bir biçimde mücadele edilebilmesi durumunda ortaya çıkan vahim manzaraların önlenebilmesi de mümkün olacaktır. Sahra altı Afrika, söz konusu türden hastalıkların en yaygın ve ölüm oranının da en yüksek olduğu bölgedir. Kıta ülkelerinin birçoğunda sağlık koşullarının kötüye gitmesi, aile yaşantısını olumsuz yönde etkilemekte, söz konusu sorunlarla mücadele ve bunların neden olduğu ölüm vakaları, kalkınmayı daha da güçleştirmektedir. Örneğin Zambiya'da AIDS ile mücadeleden dolayı halkın aylık gelirinde %66 ile %88 arasında bir düşüşün söz konusu olduğu ifade edilmektedir. Yine kıta ülkelerinden Svaziland, %39 oran ile HIV/ AIDS'in dünyada en yaygın olduğu ülkedir. Buna karşın Senegal, HIV/ AIDS'in önlenmesine yönelik politikaları başarıyla uygulayarak virüsün yaygınlık oranını %0,5'lere kadar indirmeyi başarmıştır ki, söz konusu oranı dünya genelinde en düşük oranlardan biri olmakla birlikte kıtadaki diğer ülkeler açısından da umut verici bir gelişme olarak tanımlamak mümkündür.

Öte yandan kıta ülkelerinde mevcut ormanlık alanların tahrip edilmemesi, daha da zenginleştirilebilmesi, su kaynaklarının korunması ve kırsal bölgelerde yaşayan insanların temiz suya erişim imkânı bulabilmeleri, birçok sağlık sorunun giderilebilmesi açısından kritik bir önem arz etmektedir.

Özetle, kabul edilen deklarasyonların ve bulunulan taahhütlerin vakit kaybedilmeden eylemlere dönüştürülmesi, sürdürülebilir finansmanın temin edilmesi ve özellikle hükümetler, uluslararası ve bölgesel örgütler, uzmanlık kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum arasında etkin bir işbirliği ağının oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece kıta genelinde gıda güvenliğinin sağlanması, çevrenin korunması, altyapının güçlendirilmesi ve kalkınma yardımlarının ise en iyi biçimde koordine edilmesi daha kolay olacaktır.

Ülkeler ve toplumlar arasındaki mevcut eşitsizliklerin giderilmesi, anne, bebek ve çocuk sağlığının istikrarlı bir biçimde tesis edilmesi, kıta genelinde ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetlerinin geliştirilebilmesi, kıta ülkelerinin kalkınmalarına ciddi oranlarda katkı sağlayarak yoksulluğu azaltacak, cinsiyet eşitliğini olumlu yönde etkileyecek ve aynı zamanda saygınlığı da arttıracaktır.


1 Ufuk Tepebaş, Büyük Güçler ve Afrika, TASAM Yayınları, 2010, s. 37
2 Ertan Karabıyık, "Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Türkiye Temsilciliği Eğitim Bölümünün Çalışmaları", Ufuk Tepebaş (Ed.), Türk ve Afrikalı Sivil Toplum Kuruluşları (STK'lar) içinde (201- 208), TASAM Yayınları, 2009, s. 205
3 Edwin Gichangi, "Su ve Sağlık Koşullarının Geliştirilmesine Yönelik Milenyum Kalkınma Hedefleri'ni Gerçekleştirmek: Liderlerimiz Neler Yapabilirler?" Ufuk Tepebaş (Ed.), Türk ve Afrikalı Sivil Toplum Kuruluşları (STK'lar) içinde (125- 127), TASAM Yayınları, 2009, s. 125
4 Gichangi, s.126
5 Tepebaş, s. 38
6 Botsvana, Lesotho, Mauritius, Namibya, Svaziland ve Zimbabve gibi kıtanın güneyinde yer alan ülkelerin cinsiyet eşitliği konusunda kayda değer başarılar elde ettikleri görülürken, buna karşın Benin, Burkina Faso, Gine, Mali ve Nijer gibi kıtanın batısında yer alan ülkelerin mevcut konumları son derece yetersizdir.
7 Caroline Gathoni Mungara, "Afrika'da Sağlık Koşullarının Geliştirilmesi", Ufuk Tepebaş (Ed.), Türk ve AfrikaSivil Toplum Kuruluşları (STK'lar) içinde (133- 140), TASAM Yayınları, 2009, s.135
8 Dr. Deisi Noeli Weber Kusztra, "Sağlık Sektöründeki Temel Sorunlar ve Kalkınmadaki Önemi", Ufuk Tepebaş (Ed.), Türk ve Afrikalı Sivil Toplum Kuruluşları (STK'lar) içinde (149- 155), TASAM Yayınları, 2009, s.151
9 Zahra Nuru, "Sahra altı Afrika'da Sağlık Sorunları, Kalkınma Yardımlarının Rolü, Zorluklar ve Fırsatlar", Doç. Dr. Ahmet Kavas, Ufuk Tepebaş (Ed.), Sahra altı Afrika içinde (409- 421), TASAM Yayınları, 2007, s. 411
10 Nuru, s.411
11 Jeff Gow, Combating HIV/ AIDS, TB and Malaria, Edited by Francis Nwonwu "The Millenium Development Goals- Achievements and prospects of meeting the targets in Africa" içinde (167- 207), Africa Institute of South Africa, 2008, s.198
12 Economic Commission for Africa, African Governance Report, UNECA Publications, 2005, s.165


6. ULUSLARARASI TÜRK - AFRİKA KONGRESİ
"Milenyum Kalkınma Hedefleri (MKH): Afrika’nın Kalkınmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü ve Küresel İş Birliği"

BM 2010 Kalkınma Yılı Çerçevesinde

USTKİP Komisyon Toplantıları

 

6th INTERNATIONAL TURKISH - AFRICAN CONGRESS
"Milennium Developmant Goals (MDGs): The Role of Civil Society in Africa’s Development and Global Cooperation"

USTKİP Komission Meetings

within The framework of the UN 2010 Year of Development




 

Tarih / Date
16 - 18 Aralık 2010 / İSTANBUL
16 - 18 December  2010 / ISTANBUL


Yer /
Place
Cevahir Kongre Merkezi Şişli İSTANBUL
Cevahir Congress Center Sisli ISTANBUL


İrtibat - LCV / Contact
Çağla KURNAZ + 90 212 635 61 51


İZLEYİCİ FORMU / AUDIENCE FORM
TIKLAYINIZ. / Click to join.


KONGRE BASIN BÜLTENİ (TR)
TIKLAYINIZ. / Click to read.
Congress Press Bulletin (ENG)


KONGRE PROGRAMI
TIKLAYINIZ. / Click to read.
Congress Programme


KONGRE DAVETİYESİ
TIKLAYINIZ. / Click on the read.
Congress Invitation


KONGRE AFİŞİ
TIKLAYINIZ. / Click to read.
Congress Poster


KONGRE HABERİ
TIKLAYINIZ. / Click to read.
Congress News

KONGRE SONUÇ BİLDİRGESİ
TIKLAYINIZ. / Click to read.


TASAM AFRİKA ENSTİTÜSÜ ÇALIŞMALARI VE YAYINLARI
TIKLAYINIZ. / Click to read.
Activities and Publications


TASAM FAALİYET RAPORU
TIKLAYINIZ. / Click to read.
Activity Report


TÜRKİYE - AFRİKA STK FORUMU İSTANBUL DEKLARASYONU
TIKLAYINIZ. / Click to read.
Turkish - African CSOs Forum İstanbul Declaration

 

V. ULUSLARARASI TÜRK AFRİKA KONGRESİ
19- 21 Kasım 2009 / İstanbul  "Türkiye-Afrika İlişkilerinin Gelişiminde Sivil Toplum ve Düşünce Kuruluşlarının Rolü"

EXLİBRİS AFRİKA ÜLKELERİ 2009 SERGİSİ

BASIN BÜLTENİ (TR) SERGİ RESİM GALERİSİ

EXIBITION EXLIBRIS AFRICAN COUNTREES 2009
Press Bulletin (ENG)
Exibition Pictures Gallery

 

IV. ULUSLARARASI TÜRK AFRİKA KONGRESİ
25 - 27 Kasım 2008 / İstanbul  "Afrika’da Bölgesel Örgütler / Kurumsallaşma ve İş Birliği"

Kongre kitabını incelemek için TIKLAYINIZ.

III. ULUSLARARASI TÜRK AFRİKA KONGRESİ
4-6 Aralık 2007 / İstanbul  "Türkiye - Afrika Birliği"

Kongre kitabını incelemek için TIKLAYINIZ.

 

II. ULUSLARARASI TÜRK AFRİKA KONGRESİ
12-13 Aralık 2006 / İstanbul  "Sahraaltı Afrika"

Kongre kitabını incelemek için TIKLAYINIZ.

I. ULUSLARARASI TÜRK AFRİKA KONGRESİ
23-24 Kasım 2005 / İstanbul  "Yükselen Afrika ve Türkiye"

Kongre kitabını incelemek için TIKLAYINIZ.

TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY’un Anadolu Ajansına Yaptığı Açıklama.

Devlet aklının dış politikada vücut bulduğu yer Dışişleri Bakanlığımızdır. Millet olarak “devlet aklı” ile hareket edecek yetenek ve olgunluğa sahip olmak, daha başından tüm provokasyonları ve tehlikeleri bertaraf edecektir. Dolayısıyla Dışişleri Bakanlığımızın bu süreci Sayın Başbakan ve Başbakanlık başta olmak üzere alt ve üst kurumlarla birlikte başarı ile yönettiğini düşünüyorum. Sayın Davutoğlu’nun göstermiş olduğu performansı büyük bir duygusallıkla izliyorum. Kanımızın ve canımızın değerinin teyidi açısından ortaya konan çalışmaların 200 yıllık geçmişte tarihi bir misyona sahip olduğu kanaatindeyim. 


“Orantısız Risk” Almayalım, Türkiye Yavaşlatılmak İsteniyor

Şüphesiz burada en temel unsur öfke ve heyecanımızı kontrol etmemiz gerektiğidir. Çünkü öfke ve heyecanımızı kontrol edemezsek, düşmana ihtiyacımız olmayabilir. Orantısız risk almayalım. Zamanın, stratejide ne kadar önemli olduğu dikkate alınarak bu krizin yönetilmesi gerekiyor. Ülkemizin kazanımlarının korunmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kurtuluş Savaşı’nda nasıl top mermisini kendi çocuğunun örtüsüyle kapatan bir annenin hassasiyeti var ise, bizim de ülkemizin kazanımları konusunda hem bugün hem de geleceğimiz için aynı hassasiyeti göstermemiz gerekiyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu bölgemiz üzerinden bizi çok yakından etkileyen Ortadoğu, çok bilinmeyenli denklemler ve kutsal paradigmalarla örülü bir kriz bölgesi. Güncel tarih itibari ile terörün şiddetini artırdığını ve birliğimize yönelik tehdit oluşturduğunu görmemiz gerekiyor.  Orantısız riskler almadan, heyecan ve öfkeyle hareket etmeden gücümüzü doğru tasarruf edebilirsek her anlamda bu süreci lehimize önemli sonuçların alındığı bir tabloya dönüştürebiliriz.


İsrail “Çok Kutuplu Dünya”yı Anlayamadı

İsrail dünyada özellikle son 10 yılda belirginleşen çok kutuplu güç sistematiğini anlamış değildir.  Çünkü izlediği politikalar bunu anladığına dair bir işaret taşımıyor. İsrail’in izlemiş olduğu politika ve yaklaşım tarzı, dünyanın tek süper güç tarafından yönetildiği ve bunun kayıtsız şartsız İsrail’e destek verdiği bir anlayış içerisinde şekilleniyor. Oysa dünyada çok kutuplu bir güç sistematiği oluşuyor, yeni bölgesel dengeler kuruluyor. İsrail’in de buna göre tavırlarını ve dış politikadaki yaklaşımlarını revize etmesi gerektiği kanaatindeyim. Uluslararası hukuk açısından bu kadar duyarsız, umarsız ve uluslararası hukuka uymaya bu kadar uzak olan bir ülke profiline karşı en büyük silahımız, büyük devlet geleneğimizden de ilham alarak uluslararası hukuk kurallarına ve kurumlarına olan çağrıyı güçlendirmemizdir.

Birleşmiş Milletlerin (BM) öncülüğünde ve Türkiye’nin ev sahipliğinde başta Afrika Birliği olmak üzere çok sayıda bölgesel örgütün temsilcilerinin katılımlarıyla 21- 23 Mayıs tarihlerinde Somali’nin yeniden yapılanmasını ve kalkınmasını amaçlayan konferans, söz konusu ülkedeki kalıcı barışın tesisi açısından önemli bir adım olarak nitelendirilmektedir.

BM, gerçekleştirilecek konferansı hükümetler, kalkınma ajansları, iş dünyası ve sivil toplum arasındaki işbirliği ve dayanışmanın güçlendirilmesine, uluslararası bilincin arttırılmasına ve yardımların daha iyi koordine edilmesine yönelik önemli bir girişim olarak değerlendirdi. Açıklamada İstanbul Konferansı’nın zamanlama açısından son derece uygun olduğu, Somali’nin yeniden yapılanması ve ülkede istihdamın arttırılması konularında ortak bir platform oluşturulmasına vesile olacağını ifade edildi.

BM’nin Somali’de bir barışı koruma misyonu bulunmamasına karşın, Güvenlik Konseyi’nin siyasi ve lojistik açıdan Afrika Birliği Somali Misyonu’nu (AMISOM) ve Geçici Federal Hükümeti (TFG) desteklediği bilinmektedir.1

Ülkedeki statükonun korunmasından ziyade Somali Hükümeti ile ayrılıkçı grup arasında bir anlaşma imzalanması ve kalıcı barışın tesis edilmesi, BM’nin buradaki temel politikasının nihai amacını oluşturmaktadır. Dolayısıyla BM, İstanbul’da gerçekleştirilecek görüşmelerin kilit bir adım olacağı görüşündedir. Bu vesileyle, uluslararası topluluğun TFG’ye desteğini arttırması, Cibuti Barış Süreci’nin de desteklenmesi ve ülkede istikrarın sağlanması açısından büyük önem arz etmektedir. Ayrıca Hükümetler arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) diyalog ortamını geliştirerek bölgedeki çatışmaları önlemeye yönelik çabalarının desteklenmesi de sorunun çözümü açısından gerekli adımların başında gelmektedir. Özellikle üye ülkeler arasında bölgesel işbirliğinin arttırılmasına yönelik girişimler çerçevesinde Somali ile Etiyopya arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi de söz konusu örgütün öncelikli amaçları arasında yer almaktadır.

Öte yandan ülkedeki çatışmaların sona erdirilmesinin yanı sıra Somali açıklarındaki korsanlık olayları ile mücadele konusunda da daha etkin bir işbirliğinin sağlanabilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Nitekim ülkede yaşanan istikrarsızlığın, söz konusu türden eylemlere kolaylık sağladığı faktörünü de göz ardı etmemek gerekmektedir.

Somali Devlet Başkanı Sheikh Sharif Sheikh Ahmed, geçtiğimiz yılın Ocak ayında bu göreve seçilirken, 1991’de Siad Barre’nin devrilmesinin ardından ilk resmi hükümet kurulmuştur. Buna rağmen, söz konusu tarihten bu yana ülkede istikrarın sağlanamaması ve çatışmaların aralıklarla sürmesi, Somali’yi ciddi anlamda çıkmaza sürüklemektedir. Yine geçtiğimiz Pazar günü isyancılar tarafından parlamentoya gerçekleştirilen saldırılarda çok sayıda kişi yaşamını yitirmiştir. Ayrıca Somalili çok sayıda parlamento üyesi ve işadamı, güvenlik kaygısı dolayısıyla Kenya, Avrupa ve Amerika’da yaşamlarını sürdürmektedir.

Ülkede istikrarın sağlanmasına yönelik olarak ekonomik yardımların arttırılması, silah akışının engellenmesi, BM gibi uluslararası örgütlerin yanı sıra bölgeyi çok daha yakından tanıyan Afrika Birliği ile IGAD’ın çatışmalara daha etkin müdahalelerinin desteklenmesi, istikrarsızlığa neden olan dış müdahalelerin engellenmesi, ateşkeslerdeki yetersizliklerin ve eksikliklerin giderilerek kalıcı barışa yönelik adımların atılması ve ülkenin yönetimi konusunda nihai uzlaşının sağlanarak hoşgörü çerçevesinde bir barış ortamının oluşturulması, Somali açısından en önemli ihtiyaçlar olarak göze çarpmaktadır.

Türkiye’nin ise İran konusunda üstlendiği arabuluculuğun ardından Somali’de kalıcı barışın tesis edilmesine yönelik desteğini de olumlu bir girişim olarak değerlendirmek mümkündür.

TASAM Afrika Koordinatörü Ufuk TEPEBAŞ

1Afrika Birliği Somali Misyonu’nun 7.000’e yakın askeri personeli bulunmakta ve söz konusu personel, Geçici Federal Hükümetin kurumlarının güvenliğini sağlamanın yanı sıra şeriatçı militanlar tarafından gerçekleştirilen saldırıları önlemeye yönelik çalışmalar yapmaktadır.

TASAM Africa Institute will fill a great gap in its field and light the way for Africa's future with its researches on social, economic, political and cultural issues. (Chairman of TASAM Süleyman ŞENSOY)