Mevcut uluslararası konjoktür daha çok küreselleşme ile açıklanmaktadır. Küreselleşme, sadece halkların ve kültürlerin bir araya gelmesine değil, aynı zamanda uluslararası sahnede oluşan ya da var olan sorunların ortak çözümüne davet etmektedir.

Bu dinamik içerisinde, iki taraflı, çok taraflı ya da karışık yapılarla daha etkili işbirliği gerçekleştirmek amacıyla, sistemlerin dış politikası çerçevesinde ülkeler gelişmektedirler.

Afrika kıtasında da bu durum farklı değildir. Altmışlı yıllarda doksanlı yıllara demokratikleşmesinin satışıyla geçerek bağımsızlıklar döneminden küreselleşmeye geçiş dönemine kadar; kıta özellikle bölgesel örğütüyle (Afrika Birliği) kalkınmasını güçlendirme amacıyla ya da ortakların yenilenmesi arayışı içindedir.

Bu perspektifte Türkiye, giderek göz ardı edilemeyecek potansiyel bir ortak olduğunun belirtilerini göstermektedir. Gerçekte, işbirliğine yönelik ilişkilerini kurulması için ağır basan ortak tarih, coğrafi yakınlık, kültürel benzerlik gibi faktörlere bakarsak; Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika Birliği’ne üye ülkelerle etkili ve tutarlı bir ilişki kurmak için oldukça iyi fırsatlar sunduğunu görmekteyiz.

Tarihsel alanda Türkiye, Afrika’ya nazaran sömürge tarihine sahip değildir. Coğrafi olarak bu devlet; Afrika, Asya ve Avrupa arasında bulunmaktadır. Kültürel düzeyde ise Türk milleti, Afrika devletleriyle yakınlaşmayı kolaylaştırabilecek veya ilişkileri sağlamlaştırabilecek kültürel zenginliğe sahiptir.

TASAM Afrika Enstitüsü, alanında önemli bir boşluğu dolduracak, yapmakta olduğu sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel çalışmalarla, Afrika'nın geleceğine projektör tutacaktır. (TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY)