Barış alanında faaliyet gösteren Araştırma Enstitüleri'ne göre, 1990 ve 2003 yılları arasında dünyada 59 büyük silahlı çatışma görülürken; bunların 18'i Afrika kıtasında gerçekleşmiştir. Söz konusu sayı, bir bölgede görülen en yüksek sayıdır ve 1000'den az kişinin hayatını kaybetmesine neden olan ufak çaplı çatışmalar ise bu sayıya dâhil edilmemiştir.

Afrika Birliği (AU), Afrika'nın yenilenmesi konusunda sivil topluma büyük önem vermiş ve sivil toplumun, kıtanın yönetim ve karar alma süreçlerine dâhil edilmesinin önemini görmüştür. Ancak her ne olursa olsun, bu hassasiyetin anlaşılmış olması, şimdiye kadar doğrudan adımların atılmasını sağlayamamıştır.

Afrika Birliği'nin katı yasası, Afrika halklarının ekonomik ve siyasi bütünleşmeye yönelik hareketlerde söz sahibi olmasının gerekliliğine özel olarak atıfta bulunmaktadır.

AU, karar alma süreçlerinde sivil topluma söz hakkı tanımak üzere tasarlanan bir danışma organı olarak Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Konsey'i (ECOSOCC) oluşturmuştur. Karar alma süreçlerinde sivil toplumun oynayabileceği önemli rol, yalnızca ECOSOCC katılımları ile sınırlı değildir; sivil toplumun bu anlamdaki değeri, diğer yasal araçlarca da tanınmaktadır. Özellikle de barışın ve güvenliğin tesis edilmesiyle ilgili protokolün 20. maddesinde sivil topluma atıfta bulunulmaktadır. Bir toplumun toplumsal, ekonomik ve siyasi kalkınması için gerekli koşullar olan şeffaflık, hesap verebilirlik ve hukukun üstünlüğü gibi kilit yönetim prensiplerine bağlılık, hükümetlerin de bu prensiplere bağlılık seviyesini yükseltmektedir.

1980'den bu yana STK'lar, Afrika'nın siyasi yaşamındaki rollerini arttırmış durumdadırlar. Uluslararası uygulamalarda da STK'lar, benzer şekilde politika geliştirme sürecine yaptıkları katkılardan ötürü yönetimde birer ortak olarak görülmeye ve seçimlerin gözlemi de dâhil olmak üzere birer zamanlayıcı işlevi görmeye başlamışlardır.

Devamı...

Afrika'ya İlişkin Genel Açıklamalar

i. Kıta, tüm tropikal kara parçalarının en büyüğüdür.

ii. Dünya topraklarının yaklaşık %20'sine tekabül eden 30 milyon km2‘lik toprak genişliği ile dünyanın yedi kıtası arasında ikinci büyük kıtadır. Ekvatoru merkez alan kıta, her iki yarımkürede de aşağı yukarı eşit büyüklükte topraklara sahiptir.

iii. En kuzeydeki Tunus'tan, en güney uçtaki Güney Afrika'ya kadar 8.050 km boyunca uzanmaktadır. Batı uçtaki Senegal'den, doğu uçtaki Somali'ye kadar 7.560 km genişliğindedir. Deniz seviyesinden 5.895 metre rakım ölçüsüne sahip Tanzanya'daki Kilimanjaro Dağı, kıta içindeki en yüksek noktadır. En alçak nokta ise Cibuti'deki Assal Gölü'dür (deniz seviyesinden 153 m).

iv. Kıtada 100.000 km2'den fazla su depolama havzasına sahip 17 nehir bulunmaktadır. 27 km2'den büyük 160 göl mevcuttur. Bunların birçoğu, ekvator bölgesinde ve Doğu Afrika'daki Rift Vadisi'nin yarı nemli dağlık bölgesinde yer almaktadır (21. Yüzyılda Afrika Su Vizyonu, 2000).

v. Kıta, su kaynaklarının yüksek zamansal ve bölge içindeki dağılımı ile nitelendirilmektedir; Afrika'nın su kaynakları, kıta genelinde eşit olarak dağılmamıştır ve genellikle talebin en çok olduğu yerlerde bulunmamaktadır.

vi. Yeraltı suları, Afrika'daki su kaynaklarının %15'ini oluşturmakta; en büyük yeraltı su tabakaları; kuzey Sahra, Sahel, Çad Havzası ve Kalahari'nin çorak bölgelerinde yer almaktadır (Lake and Soure, 1997). Yeraltı suları, içme suyu ihtiyacının önemli bir kaynağıdır; nüfusun %75'inden fazlası yeraltı sularını kullanmaktadır.

vii. Afrika'daki insanların üçte biri, kuraklığa meyilli bölgelerde yaşamakta ve bu insanlar, kuraklığın etkilerine karşı korunmasızdırlar (Dünya Su Forumu, 2000) (Dünya genelinde su sıkıntısı çeken ülkeler sınıfında bulunan ülkelerin 19'u Afrika kıtasındadır)

Afrika nüfusunun yaklaşık %25'inin (200 milyon), su sıkıntısı yaşadığı tahmin edilmektedir; Afrika ülkelerinin birçoğunun gelecekte yüksek risk grubunda yer alacağı öngörülmektedir. 2020 yılına kadar yaklaşık 75- 250 milyon insanın, iklim değişikliğinden ötürü su konusunda artan oranda sorun yaşayacağı tahmin edilmektedir (IPCC 2007).

Devamı...

- Dünya kültürünün en önemli merkezlerinden biri olan İstanbul’da sizlere Afrika kültüründen bahsetmek benim için çok güzel bir duygu; dünyada var olan kıtaların ebedi hazinelerini yüzyıllardan beri harmanlayan İstanbul, ardında bıraktıkları ile dünyanın diğer büyük şehirlerini süsleyip, hafızalara kazınırken, kendini tanıma ve ne yapacağını bilme konusunda kendi bilgi birikimini oluşturarak bin yıllık bir mesafe katetmiştir.

- Afrika ile Türkiye arasında kongreler, konferanslar düzenleyerek; çalıştaylara gerçekleştirerek ve çeşitli yayınlar üreterek pragmatizmi ve bilgi birikimini şekillendiren birçok etkinlik gerçekleştirerek, gerçeklere ışık tutan araştırma alanları ve bakış açıları geliştiren TASAM’ın çatısı altında bu çalışmaları yapmak beni ayrıca mutlu etmektedir.

Bilgi ve sembollerin kesiştiği bu yerde olma ayrıcalığına sahip olmamız dolayısıyla, Afrika kültürünün sorunlarını sadece eksiksiz bir şekilde ortaya koymak değil, bununla birlikte dengeli işbirliği perspektiflerini birlikte oluşturmak için en çok tartışılan birkaç konudan bahsetmek amacındayım.

Raporlara göre, elli kadar Afrikalı Devlet Başkanı’nın katılımıyla gerçekleşen Afrika-Türkiye Zirvesi’nin 2010 yılında 30 milyar dolar hedeflenmesine rağmen 13 milyar dolar olarak gerçekleşen zayıf ticaret hacmi ile siyasi alanda işbirliğini güçlendirdiği bir gerçektir.

Kültür alanında işbirliği anlaşmasının hazırlanması için, gençlere yönelik kültür değişim programları ile sporla birlikte kültür, eğitim, bilim ve teknoloji alanlarında ortak çalışmalar yapılsa da kültürel işbirliğinde arzu edilen noktaya varılamamıştır.

Devamı...

STK’lar, çoğulcu toplum yapısının birer parçası ve toplumsal– siyasal yaşamın önemli birer bileşenidirler. Toplumlardaki iç ve dış etkenlerin etkisi nedeniyle STK’lar, kendi hedefleri doğrultusunda karar alma mekanizmalarına etki etmek amacıyla çeşitli yolları ve kanalları kullanırlar. Gelişerek; eğitim, kadın hakları, çevre, aile, insan hakları ve ekonomi gibi farklı alanlarda hizmetler sunan STK’ların toplumdaki yeri, söz konusu kuruluşların, kamuoyunu etkileme ve seslerini duyurma kapasitelerine göre değişiklik gösterir.

20. yüzyılın sonunda STK’ların iktisadi, siyasi ve kültürel toplum yaşamlarında ve yer aldıkları etkinliklerdeki rollerine baktığımızda bariz bir yükseliş olduğunu görürüz. Günümüzde, insanların organizasyonel yeterlilikleri, devlet organizasyonundan ve bürokrasisinden oldukça farklı boyutta gelişim göstermekte ve toplumsal hareketler, bu sürecin bir parçası olarak istikrarlı bir hız kazanmaktadır. Bu hareketlerin gelişiminde iki temel bileşen açıkça etkili olmaktadır. Bunlardan biri katılımken, diğeri de küreselleşmedir.

Bir kavram olarak katılım; siyasi, ekonomik ve organizasyonel olmak üzere bir dizi bileşenden oluşmaktadır. STK’lar bağlamında ise katılım; kişilerin, gereksinimlerine ve fikirlerine göre karar alma süreçlerinde inisiyatif alabildikleri ve bu şekilde kurum ve kuruluşları kontrol edip yönlendirebildikleri yaratıcı eylemler yoluyla ortaya çıkan bir süreçtir. Bu süreç, başkaları tarafından planlanan, uygulanan ve denetlenen etkinliklerde sadece boy göstermekten çok daha ileridedir. Netice itibariyle katılım, insanların kendilerini belirli bir toplumsal hareket içinde tanımlayabilmeleri anlamına gelmektedir. Bu toplumsal hareket ise genel anlamda sivil toplum olarak bilinen bir bütünün parçasıdır ve bu yolla kişiler, söz konusu bütünün içinde aktif bir şekilde söz hakkına sahip olurlar.

Devamı...

Bu makale, Afrika’daki karar alma ve politika oluşturma süreçlerinde düşünce kuruluşlarının rolü ve yeri ile ilgilidir. Makalede, (i) gerçekleşen büyük değişiklikler, (ii) Afrika’da ortaya çıkan düşünce kuruluşları ve (iii) düşünce kuruluşlarının karar alma ve politika oluşturma süreçlerine nasıl yardımcı oldukları konularına yoğunlaşılmaktadır. Düşünce Kuruluşlarının, danışmanlık süreçlerinde, karar alıcıların ve politika geliştirenlerin yanı sıra nüfusu da ikna edebilecek teknik ve kapsamlı çalışmalardan yararlanmaları gerekmektedir. Afrika’daki nüfus, gelişen dinamik demokrasi ve siyasi sistemlerden ötürü karar alıcılara ve politika oluşturanlara çalışma süreçlerinde baskı uygulamaktadır.

Dolayısıyla bu makale, Afrika ortamına cevap niteliğindeki müdahalelerle uyumlu olabilecek, karar alıcıların ve politika oluşturanların yararlanabilecekleri düşünce kuruluşları ve bu kuruluşların stratejilerinin rolü ve yeri konusunu ele almaktadır. En önemli özel faktörlerin açık bir şekilde anlaşılması ve genel bir açıklamalarının verilmesi için belge, alt bölümlerle birlikte, üç ana bölüme ayrılmıştır:

(i) Düşünce Kuruluşlarının tanımı ve tarihsel arka planı,

(ii) Düşünce Kuruluşlarının rolü, yeri, katkıları ve faaliyet gösterdikleri ortamlar,

(iii) Düşünce Kuruluşlarının sorunları, karşılaştıkları güçlükler ve bu sorunların nasıl giderilebileceği.

Devamı...

Barış ve güvenlik uluslararası ilişkilerin en önemli konularını teşkil etmektedir. Soğuk Savaş sonrası küreselleşme çağında uluslararası güvenliğin geleceği de uluslararası ilişkiler disiplininin ilgi odağı haline gelmiş bulunmaktadır.

21. yüzyıl insanlık için bir barış ve güvenlik dönemi olabilecek midir? Asırlardan beri bir çok düşünür, aydın ve filozof, devlet adamının gerçekleşmesi için uğraştıkları, savaştan arınmış, barış ve güvenlik içinde yaşayan bir dünya nihayet bu asırda mümkün olabilecek midir? Askeri harcamaların azaldığı, kalkınmaya daha çok kaynak ayrıldığı, kalkınan ülkelerin gelişmelerini gerçekleştirdikleri bir dönem nihayet gelebilecek midir? Bilindiği gibi gerçek kalkınma, barış ve güvenlik içinde mümkün olabilir.

Afrika’da, Soğuk Savaşın bitiminden bu yana, bütün çabalara rağmen, bir barış ve güvenlik ortamının sağlanamamış olduğunu görüyoruz. Bu durum karşısında, Afrika Birliği ve onun Barış ve Güvenlik Komisyonu da bu Kıta’da anlaşmazlıkların çözüme kavuşturularak barış ve güvenliğin sağlanması amacıyla önemli çabalar sarfetmektedirler. Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği’nin barış koruma operasyonları zikredilebilir. Gerçekten, Afrika Birliği, Afrika’da sürdürülebilir barış ve güvenlik düzeninin tesisi için büyük gayret göstermektedir. Afrika’da bir çok sorun, ülkelerarasındaki ihtilaflardan ve ülkelerin kendi iç durumlarından kaynaklanmaktadır.

Günümüzde Afrika’da genel olarak sorunlar ve güvensizlik, zayıf ve işlemeyen devletlerden, zayıf siyasal ve ekonomik yönetişimden, etnisitenin siyasallaşmasından, kıt ve stratejik kaynaklarla ilgili silahlı rekabetten, askelerin siyasal ve iktisadi yönetişime müdahil olmalarından, hükümetlerin yaptıkları anayasa dışı değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Afrika’da güvenliği tehdit eden sorunları şu şekilde sıralamak mümkündür: Fakirlik ve azgelişmişlik, ufak ve hafif silahların yaygınlaştırılması ve çocuk askerler, silahlı çatışmalarda paralı askerlerin ve devlet dışı aktörlerin hukuk dışı etkinlikleri, devletlerarasındaki ve içindeki çatışmalar, Kıtanın uluslararası terörist gruplar tarafından bir üs olarak kullanılması ve Afrika sahillerinde artan korsanlık eylemleri. Bunlara, doğal ve insanlardan kaynaklanan çevre felaketleri ile gıda güvenliğinin de eklenmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.

Devamı...

2008 yılında gerçekleştirilen Türkiye– Afrika İşbirliği Zirvesi’nde “Türk ve AfrikaSTK’lar arasında etkin bir iletişim ağının oluşturulması” yönünde bir çağrıda bulunulmuştur. Bu makale, Türk ve Afrikalı liderlerin, her iki ulus arasındaki kültürel ve iletişimsel bölünme arasında bir köprü oluşturulması adına, bitmez tükenmez çabalarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Günümüzde, Saygıdeğer Dr. Erieka Bennett’in liderliği altındaki Afrika Diaspora Forumu, Afrikalıların ve Türklerin ortak hedeflere ulaşmak üzere çok yönlü boyutlar üzerinde bir araya gelebilecekleri yolların geliştirilmesi sürecine katkıda bulunmaya kendini adamış durumdadır.

Kurum, Türkiye ile Afrika arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla 1998 yılında oluşturulmuş; ancak asıl geçmişi, Türkiye’nin Güney Afrika’da konsolosluk açtığı yıl olan 1860’a kadar dayanmaktadır. 12 Nisan 2005 tarihinde Addis Ababa’daki Türk Büyükelçiliği’nde Türkiye’ye Afrika Birliği gözlemci statüsü verilmiştir. Aynı yıl, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çok sayıda Afrika ulusuna ziyaretlerde bulunarak bir tarihe imza atmış; Ekvator’un güneyinde yer alan bir ülkeyi ziyaret eden ilk Türk Başbakanı olmuştur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söz konusu turunu takiben Türkiye, 2008 TürkiyeAfrika İşbirliği Zirvesi’nde Afrika’yı stratejik ortak olarak kabul etmiştir. Aynı yılın Mayıs ayında Türkiye, Afrika Kalkınma Bankası’na üye olmuş ve Hükümetlerarası Otorite ve Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ile ilişkilerini güçlendirmiştir. Esas itibariyle, AfrikaTürkiye ilişkileri nesiller boyu sürmüş olsa da bu tarihin bir dönüm noktasına günümüzde imza atılmaktadır.

Devamı...

Uluslararası alandaki etkinliklerini gün geçtikçe arttıran Afrika ülkeleri, diğer ülkelerle çeşitli stratejik ortaklıklar oluştururlarken, bu doğrultuda kendi kalkınma süreçlerini hızlandırmayı ve dünyadaki karar alma süreçlerine daha aktif olarak katılmayı hedeflemektedirler.

Kıta insanının kendine güvenerek, yeni fırsatlara odaklanarak ve küresel değişimin bir parçası olarak bu sürece katılmayı arzulaması, Afrika’daki yaşam koşullarında görülen olumlu değişimi işaret etmektedir.

AB ile gerçekleştirilen Kahire ve Lizbon Zirveleri’nin yanı sıra Avrupalı ve ABD’li liderlerin üst düzey ziyaretleri, hızla gelişmekte olan Çin H. C. ve Hindistan gibi ülkelerin yakın dönemde gerçekleştirmiş oldukları ve gelecekte de belirli periyotlarda tekrarlanacak olan “Afrika Forumları” kıtaya verilen önemin açık birer göstergesi olarak ifade edilebilir.

Türkiye de çok taraflı dış politika anlayışı çerçevesinde Batılı partnerleriyle yakın ilişkilerini sürdürürken, AB’ye üyelik sürecinde kayda değer gelişmeler kaydetmekte, bölgesel anlamda siyasi ve ekonomik açılımlar gerçekleştirmektedir.

1998 yılındaki “Afrika’ya Açılım Planı”, 2005 yılının “Afrika Yılı” ilan edilmesi ve aynı yıl Afrika Birliği Zirve toplantılarına gözlemci üye statüsünde katılmaya başlaması, geçtiğimiz Ağustos ayında “ortak bir gelecek için dayanışma ve iş birliği” ana temasıyla gerçekleştirilen “Türkiye- Afrika İş birliği Zirvesi” ve 2013’le Afrika’da ikincisi icra edilmesi planlanan Zirve, önümüzdeki süreçte ilişkilerin daha planlı ve programlı gelişimi açısından önem arz etmektedir. Yine bu kapsamda TİKA’nın Afrika’daki bölgesel koordinasyon ofisleri aracılığıyla sağlık, tarım ve eğitim sektörlerinde vermiş olduğu hizmetler, sürdürülebilir politikaları önemli ölçüde desteklemektedir.

Bu politikalar doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve devlet kuruluşları, her geçen gün artan bir ivme ile Afrika kıtası ülkeleriyle ilişkilerini geliştirme çabası içinde bulunmaktadırlar. Türkiye, Afrika ülkelerinin sorunlarının çözümlenmesini amaçlamakta ve bu doğrultuda çok sayıda projeye destek vererek bu konudaki kararlılığını ortaya koymaktadır. Buna karşın, Afrika ülkeleri de Türkiye’yi kendileri açısından siyasi gündeme sahip olmayan samimi bir ülke olarak değerlendirmektedirler.

Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle “stratejik ortaklık” çerçevesinde uygulanmakta olan kararlı ve sistemli politikaların, siyasi ve ekonomik ilişkilerde görülen olumlu gelişmelerin bireysel düzeye de indirgenebilmesi gerekmektedir.

Günümüzde Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde gerçekleştirilen zirvelerle eş zamanlı olarak STK’ların da bir araya gelerek karşılıklı olarak sorunları masaya yatırdıkları ve ortak forumlar oluşturdukları gözlemlenmektedir. Türk ve Afrikalı devlet adamları arasında gerçekleşen karşılıklı ziyaret ve görüşmelerin toplumlar nezdinde daha etkili olması, ilişkilerin STK’lar arasında da yaygınlaştırılarak çeşitli alanlarda etkin sonuçlar verecek faaliyetlerin düzenlenmesi ve STK’ların birbirlerini daha yakından tanımaları gerekmektedir. Böylece zirvelerde alınan kararların, STK’lar aracılığıyla toplumun temeline yayılması ve daha iyi uygulanması mümkün olacaktır.

Bu doğrultuda geçtiğimiz yılın Ağustos ayında icra edilen “Türkiye - Afrika Zirvesi” kapsamında TASAM Afrika Enstitüsü’nün gerçekleştirmiş olduğu “Türk - Afrika STK Forumu”nun ardından ortak bir deklarasyonla “Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Kalkınma ve İş Birliği Platformu” (USTKİP) kurulmuştur. Böylece çeşitli alanlarda faaliyet gösteren STK’ların bilgi ve deneyimlerini USTKİP çatısı altında birleştirerek iletişim ve iş birliğini geliştirmeleri süreci başlatılmıştır. Platformun 4 dilde yayın yapan internet portalı www.ustkip.org adresinde yayındadır. Kongre kapsamında forum deklarasyonunda kurulması kararlaştırılan komisyonların ilk toplantıları da gerçekleştirilecektir.

Türkiye ve Afrika’daki gelişmeleri yakından takip etme, elde ettiğimiz bilgileri analiz etme, müşterek bir gelecek için tutarlı ve uygulanabilir vizyon geliştirme, meydana gelebilecek aksaklıkları ise en kolay şekilde ortadan kaldırma ve karşılıklı menfaatleri temin edecek fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye yönelik “5. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi” projesi, TASAM Afrika Enstitüsü tarafından planlanmıştır.

19 - 21 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştireceğimiz 5. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi’nin ve USTKİP komisyon toplantılarının Türk ve Afrika medeniyetleri arasında hoşgörü ve iletişimin gelişmesine, küresel barışın ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmasını temenni ediyoruz.

Saygılarımla…

 

Süleyman ŞENSOY

TASAM Başkanı