Sovyetler Birliği’nin dağılmasından günümüze kadar dünya siyasetinde, muazzam etki uyandırması bakımından, 11 Eylül saldırıları benzeri bir gelişme yaşanmamıştır. Saldırılar dünya siyasetinin gündemi ve yapısıyla ilgili birçok sorunun yüzeye çıkmasına sebep oldu. Uluslararası ilişkiler disiplininde bir anlamda Sovyetler sonrası uluslararası sistem ve politikanın yapısını inceleyen çalışmaları andıracak şekilde benzer literatürün 11 Eylül sonrası ortaya çıktığına şahit olduk. Bu disiplinin mensupları için bir deja vu yaşandı. Yaşanan ani şoktan sonra “Dünya bir daha asla aynı olmayacak” gibi argümanların yerini daha dikkatli analizler aldı. Bu tartışmaların diğer bir sonucu da Eylül saldırılarının ulus-devlet sistemini güçlendirdiği düşüncesidir. Gerek Vestfalya ruhunun reenkarnasyonu şeklinde, gerekse uluslararası sistemde sekülerizm için ciddi bir darbe şeklinde ortaya çıkan bu fenomen analiz edilmeyi ve tartışılmayı hak ediyor.

Klasik yaklaşım uluslararası sistemi anarşik bir yapı olarak açıklar. Uluslararası sistemin bu anarşik doğası düşük düzeyde bir nedensellik zincirini gerektirir. Gerçekten de nedensellik düzeyi uluslararası siyasette son derece sınırlanmıştır. Öte yandan kaotik yada hesaplanamaz iç dünyaya karşılık, modern uluslararası sistemi nedensellik belirler. Durumu daha da karmaşıklaştıran olgu olaylar arasındaki karmaşık nedensel bağlantıyı açıklamanın zorluğudur. Krasner’in daha önceden formüle ettiği gibi uluslararası sistem iç politikaya göre daha az kurumsallaştırılabilir. Ortada otoriter bir hiyerarşik ilişki yoktur.  Bu bağlamda uluslararası ilişkiler analizleri birbirine takip eden gelişmeler ve öne sürülen ihtimaller üzerine yapılan çalışmalar olarak özetlenebilir. Bütün kavramlar hatta olaylar belirli bağlamların sonucudur.

Tamamı için tıklayınız

TASAM Afrika Enstitüsü, alanında önemli bir boşluğu dolduracak, yapmakta olduğu sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel çalışmalarla, Afrika'nın geleceğine projektör tutacaktır. (TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY)