TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKAN YARDIMCISI VE DIŞİŞLERİ BAKANI SAYIN ABDULLAH GÜL’ÜN KONUŞMASI
(TASAM,23 KASIM2005)

Afrika kıtasıyla bağları, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanan Türkiye, bu kıtayla geleneksel olarak iyi ilişkiler içinde bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğu, Batı Afrika’dan Orta Afrika’ya, Kânim-Bornu İmparatorluğundan, doğuda bugünkü Tanzanya toprakları olan Zengibar’a kadar uzanan geniş bir coğrafyayla ilişki ve etkileşim içinde olmuş; İmparatorluğun çöküşünü müteakip ulusumuzun gerçekleştirdiği Kurtuluş Savaşı, Afrika halklarının özgürlük ve ulusal bağımsızlık mücadeleleri için ilham kaynağı olmuştur.

Uzun ve zengin tarihi geçmişimize rağmen, Afrika’yla bugünkü siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerimiz, mevcut potansiyeli yansıtmaktan çok uzaktır. Bu nedenle, hükümetimiz bu tarihi dostane ilişkileri önce yeniden canlandırmak ve sonra daha da ileriye götürmek arzusundadır.

1960’lı yıllarda, Türkiye bağımsızlıklarına kavuşana tüm yeni Afrika ülkelerini tanımış, bunlarla diplomatik ilişki kurmuş ve birçoğunda büyükelçilik açmıştır. Bugün Afrika kıtasının genelinde 12 büyükelçimiz ve 20’yi aşan fahri başkonsolosumuz bulunmaktadır.

Sırasıyla 1998 ve 2003 yıllarında kabul edilen, “ Afrika’ya Açılım Politikası” ve “Afrika Ülkeleriyle Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi çerçevesinde Türkiye, önümüzdeki dönemde Afrika ülkeleriyle her alanda ilişkilerini daha da geliştirmek arzusundadır.

Hükümetimiz, 2005 yılını “Afrika Yılı” olarak ilan etmiştir. Bu meyanda Başbakanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan 2005 yılı Mart ayında Etiyopya ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ni ziyaret etmiştir. Afrika’ya yönelik girişimlerimiz 2005 yılında bitmeyecektir. Bu politikamız, takvim yılıyla sınırlı kalmayacaktır.

Türk İşbirliği Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Addis Ababa Program Koordinatörü Ofisi, Sayın Başbakanımızın Etyopya’yı  ziyareti sırasında resmen açılmıştır. Bu ofis, sadece Etiyopya’da değil, tüm bölgede kalkınma projelerine destek verecektir. TİKA’nın bu ofisi, ekonomik ve sosyal kalkınma alanlarında Afrika ülkeleriyle Türkiye’nin kendi tecrübelerini paylaşması için bir araç olacaktır. Günümüzde ekonomik ve sosyal hayatın temel öğelerinden biri haline gelen küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) desteklenmesi konusunda yürütülecek olan projelerin bu kıtada kalkınmanın sürdürülebilir kılınmasına önemli katkılarda bulunacağına inanıyoruz. Sürdürülebilir kalkınmanın unsurlarından biri diğerini teşkil eden insan kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla, eğitim kurumlarımız ile Afrikalı muhatapları arasında işbirliğinin arttırılmasının da teşvik edilmesini arzuluyoruz. Bu çerçevede hayata geçirilecek burs, staj, ve öğrenci değişimi gibi eğitim programları, halklarımızın birbirlerini daha iyi tanımaları açısından da iyi bir vesile teşkil edecektir.

Yine bu çerçevede Türkiye, Afrika Kalınma Bankası’na üye olmanın imkanlarını araştırmaktadır.

Saygıdeğer misafirler,

Hükümetimiz, güçlü ekonomik ve ticari ilişkilerle desteklenmediği sürece, sadece iyi niyetin tek başına elle tutulur sonuçlar doğrumayacağının farkındadır. Bu nedenle, ticaret büyük önem atfettiğimiz alanların başında gelmektedir.

Türk taraflarının bu alanda azimli çabaları olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Afrika ülkeleriyle ticaret hacmimiz 2003 yılında 5.5 milyar dolar iken, 2004 yılında yüzde 40 dolayında artarak 7.7 milyar dolara ulaşmıştır. Sahra Altı Afrika ülkeleriyle ticaretimiz ise 1999-2003 yılları arasında yüzde 122 artarak 1.4 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak, Türkiye’nin tüm dünyayla ticaret hacminin 160 milyar dolar olduğu dikkate alınırsa, bunda Afrika’nın payının tatmin edici olmaktan çok uzak olduğu görülecektir. Bu nedenle, örneğin Sahra Altı Afrika ülkeleriyle ticaretimizin 2008 yılına kadar 4 milyar dolara yükselmesini ümit ediyoruz.

Türkiye liberal ekonomik politikalar benimseyen ve işleyen bir piyasa ekonomisine sahip bir ülkedir.Dolayısıyla Afrika’yla ticaretin arttırılmasındaki sorumluluk özel sektörün omuzlarındadır. Hükümetimiz birçok Afrika ülkesiyle ticaret, yatırım, teknik işbirliği ve çifte vergilendirmenin önlenmesi gibi temel anlaşmaları imzalayarak, özel sektörlerimizin aralarındaki ticari ve ekonomik işbirliğini arttırmaları için gerekli yasal zemini hazırlamıştır. Bugünkü Uluslararası Türk Afrika Kongresi gibi adımların da, taraflar arasında daha iyi bir anlayışın oluşmasına ve karşılıklı bilgi akımının daha da güçlenmesine katkıda bulunacağına şüphe yoktur.

Saygıdeğer misafirler,

Siyasi alanda, Afrika Birliği, kıtanın bir savaşlar, krizler, hastalıklar ve felaketler kıtası şeklindeki önceki talihsiz imajının silinmesi için gösterilen çabaların somut bir göstergesidir. Afrika Birliği’nin şimdiden bu yönde önemli adımlar atmış ve büyük başarılar sağlamış olduğunu görmekten mutluluk duyuyoruz.

Afrika Birliği’nin Afrika’da ulusal uzlaşma süreçlerinin güçlendirilmesinde ve daha iyi bir gelecek için Afrika’nın kazanımlarının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynamaya devam edeceğine inancımız tamdır.

Afrika Birliği’nin kuruluşu, Afrika uluslarının iyi yönetişim ve hukukunun üstünlüğü gibi ortak hedeflerinin takibi yönünde atılmış sarih adımlardır.

Geçmişte, Afrika halklarının özgürlük ve ulusal bağımsızlık yolundaki haklı mücadelesiyle daima dayanışma içinde olduk. Bugün de, Afrika Birliği’nin ve Afrika uluslarının barış, demokrasi, kalkınma ve refah yönündeki çabalarını etkin şekilde desteklemeye devam ediyoruz.

Bu sebeple 12 Nisan 2005 tarihinde Türkiye’ye Afrika Birliği’nde gözlemci statüsü verilmesinden memnunuz. Bunun sağlanmasındaki katkıları için Ekselansları Alpha Oumar Konare’ye teşekkür ederiz. 5 Mayıs 2005 tarihinde Addis Ababa’daki Büyükelçiliğimiz Afrika Birliği’ne akredite edilmiştir. Bu durum Türkiye’ye, Afrika halkları ve ülkeleriyle daha yakından çalışmak için yeni olanaklar sağlayacaktır.

Afrika’daki olumlu değişimi yakın bir ilgiyle izliyoruz. Kıtanın ırkçı “apartheid” politikalarından arındırılmış olması, bu olumlu değişimin önemli evrelerinden birini teşkil etmiştir.
Türkiye, Afrika halklarının ortağı olmayı, bölgesel işbirliği, barış ve sürdürülebilir kalkınma yolunda onlarla birlikte çalışmayı arzulamaktadır.
Açlıktan işsizliğe, salgın hastalıklardan etnik çalışmalara kadar her ciddi sorununda Afrika’ya destek vermeye kararlıyız.

Afrika’da kuraklık ve açlık sorununun ulaştığı ciddi boyutların bilincinde olana Türkiye, Nijer, Mali, Moritanya, Burkina Faso, Sierra Leone ve Gine’ye iletilmek üzere Dünya Gıda Programı’na, acil yardımı olarak 1.8 milyon dolar hibe yardımında bulunmuştur.

Tarih boyunca doğal ve insani kaynakları Batı uygarlıklarının maddi zenginliğine katkı sağlamak üzere kullanılan, geçmişte Hindistan ve Sri Lanka gibi ülkelerden mülteciler kabul eden, İkinci Dünya Savaşı sırasında ise savaş kurbanlarına kucak açan Afrika’ya olabilecek her alanda yardımda bulunulmasının bir insanlık borcu olduğuna inanıyorum.

Saygıdeğer misafirler,

Bu kongrenin, gelecekte bir dizi benzer etkinlik için başlangıç oluşturacağına inanıyorum.
Sizlere, başarılı sonuçlara varacak bir kongre temenni ederken, yabancı konuklarımıza tekrar “hoş geldiniz” der, Türkiye’de güzel vakit geçirmelerini dilerim.

Teşekkür ederim.