G- 8 ülkelerinin Zirve toplantısı, İtalya’nın dönem başkanlığında 8- 10 Temmuz 2009 tarihleri arasında L’Aquila kentinde gerçekleştirilirken; zirvenin ana gündem maddesini global mali kriz konusu oluşturdu. L’Aquila Zirvesi’nde yoksul ülkelerde ve Afrika’da kalkınma için “kurtarma paketleri” de gündeme gelirken; gıda güvenliği, tarım ve sağlık konuları, zirvenin gündeminde yer alan diğer başlıklar oldu.
 


Aslında 2001 yılındaki Cenova Zirvesi’ni G8 ülkelerinin Afrika ile ilişkilerinde tarihi bir dönemeç olarak nitelendirmek mümkündür. Söz konusu zirveden bu yana Afrika’nın sürekli olarak gündemde yer aldığı görülmektedir.1

    Afrika’nın Milenyum Kalkınma Hedeflerine ulaşabilmesi konusunda ortaklığın geliştirilmesi amaçlanırken, bu kapsamda G8’lerin Afrika’ya gerekli finansal desteği sağlayacakları kaydedilmektedir.

    Bilindiği gibi birçok Afrika ülkesi, günümüzde birbirleriyle doğrudan bağlantısı bulunan söz konusu alanlarda ciddi boyutlara varan sorunlar yaşamakta ve dış desteklere ihtiyaç duymaktadır.

    Afrika’nın GSMH’sinde %15’lik bir paya sahip olan tarım sektörü, özellikle Doğu Afrika’da %30’un üzerindeki payı ile temel geçim kaynaklarının başında gelmektedir. 2 Buna karşın, küresel ısınma, tarım sektörünün öncelikli sorunları arasında yer almakta ve son Afrika Birliği Zirvesi’nin de ana gündem maddesi olan ekonomik büyüme ve gıda güvenliği için tarım alanında ciddi yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Tarımsal üretimdeki verimin son derece düşük olmasına bağlı olarak gıda krizleri ortaya çıkmakta ve hükümetler, kıt kaynaklarını bu özel önlem paketlerine harcamak zorunda kalmaktadırlar.

Gıda güvenliği konusu, barış ve istikrar açısından da kritik bir önem teşkil etmektedir. Günümüzde gıda güvenliğinin bulunmadığı bölgeler, aynı zamanda çatışmaların hüküm sürdüğü bölgelerdir. Yaygınlaşan şiddet olaylarının neden olduğu göçler, gıda kıtlığı riskini arttırmakta ve ölümcül kıtlıklar ortaya çıkmaktadır. Kırsal kesimdeki çatışmalar, toplu göçleri teşvik etmekte; işsizlik, yaygın suç oranı ve çevresel krizlerle birlikte salgın hastalık riski artış göstermektedir.

    Zira kıtadaki sağlık sorunları, işgücünü sekteye uğratırken, mali gelirleri düşürmekte ve toplumda sosyal bunalımlara neden olabilmektedir. Buna karşın, Afrika’da gıda güvenliğine ilişkin geliştirilen erken uyarı sistemlerinin, kıtlıkların önlenmesinde ve sağlık sorunlarının azaltılmasında önemli görevler üstlendikleri görülmektedir ki, bu tür sistemlerin kıtanın gerekli tüm bölgelerine yayılması gerekmekte ve bu kapsamda dış desteklere duyulan gereksinim de artmaktadır.

Sağlık; iyi yönetim ve eğitimle birlikte sosyal ve ekonomik kalkınmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Sağlık sorunlarının ve bunlara bağlı ölüm vakalarının, makro- ekonomik boyuttaki olumsuz sonuçları gayet açıktır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yapmış olduğu bir çalışma, %30 oranında HIV virüsünün yaygınlığıyla büyüme oranındaki tahmini kaybın %2,5 olduğunu, GSMH’lerde ise kişi başına düşen gelirdeki kayıp oranın ise %1,6 olduğunu ortaya koymaktadır.3  Nihayetinde bu oran, her ne kadar yüksek gibi görünmese de büyüme oranı zaten sınırlı olan Afrika ülkeleri açısından son derece ağırdır. Ayrıca HIV/ AIDS, sıtma ve verem gibi hastalıkların yaygın olduğu bölgelerde ortalama yaşam süresi de düşmektedir. HIV/ AIDS, sıtma ve veremin yaygınlaşması sonucu 1990’da 50 olan ortalama yaşam süresi 46’ya kadar düşmüştür.4  Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre bu rakam günümüzde 47’dir. Aynı dönemde dünya genelindeki rakamlar ise 75,4 ve 76,7 olarak belirlenmiştir.5
Afrika kıtasında; HIV/ AIDS ve diğer bulaşıcı hastalıkların yayılması için uygun bir ortam bulunduğunu ifade etmek mümkündür. Eko-sistemin bozulması, su ve çevre kirliliği, çatışmalar, temel hakların ihlalleri, yoksulluk, işsizlik ve sosyal şiddet, sağlık koşullarını olumsuz yönde etkilemektedir.
    Sağlık, her şeyden önce insanlar için temel bir haktır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 25. maddesinin 1. fıkrasında herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ve gerekli sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı bulunduğu belirtilmektedir.6

Milenyum Kalkınma Hedefleri’ne bakıldığında sekiz genel hedefin de doğrudan ya da dolaylı olarak sağlıkla yakın ilişkisi bulunmakta ve kıtadaki sağlık sorunlarının giderilerek günümüzdeki koşulların geliştirilmesi, Afrika ülkelerinin kalkınmaları açısından büyük bir zorunluluk arz etmektedir.
G8 ülkelerinin ise Afrika ile ekonomik ve siyasi ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik çeşitli stratejiler benimsedikleri görülmektedir. Nihayetinde G8 ülkeleri ile Afrika arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi ve kıtanın sosyo- ekonomik kalkınmasının hızlandırılması amaçlarına yönelik “G8 Afrika” adı verilen bir diyalog süreci de bulunmaktadır. Başında da ifade edildiği gibi geçmiş zirvelerde de Afrika’nın sürekli olarak gündemde yer alması, ilişkilerin “stratejik ortaklık” çerçevesinde tanımlanması, kıtanın Batı dünyasında artık daha farklı algılanmaya başladığının açık bir göstergesidir. Bu durum, Afrika’nın zaman zaman dış borçlarının silinmesinin yanı sıra bölgeye yapılan yatırım ve yardımlarda kendisini göstermektedir.
Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir husus da başta Çin H. C. ve Hindistan olmak üzere Batı dünyası dışındaki yükselen güçlerin son dönemde kıta üzerindeki büyük atılımlarının bir yerde G8’lerin Afrika politikalarını yeniden gözden geçirmek zorunda bırakmasıdır.
G8’lerin Afrika’daki etkinliklerini korumaya, diğer güçlerin ise bölgedeki etkinliklerini arttırmaya yönelik politikaları, söz konusu güçlerin kendi kontrollerinde yakın bir ittifak sistemi oluşturulmasını gerektirmektedir. Buna karşın, Afrika Birliği başta olmak üzere Bölgesel Ekonomik Topluluklar’ın ve uzmanlık kuruluşlarının uyguladıkları aktif ve yapıcı politikaların yanı sıra dış dünyaya tarafsız yaklaşımları ve karşılıklı kazanımlara dayalı stratejik işbirliğinin geliştirilmesi yönündeki isteklerinin günümüz itibariyle oldukça başarılı olduğunu ifade etmek mümkündür.
G8’ler, Afrika’daki şartların iyileştirilmesi hususunda Afrika Birliği ile ortak çalışmalarını genişletmektedirler. Ancak yapılan yardımların hedefler doğrultusunda yeterli olmadığı görülürken, bu yardımların etkinliğine yönelik Paris Deklarasyonu ve eylem için Akra Gündemi aracılığıyla da yatırımların gerçekleştirilmesi yönünde planlar yapılmaktadır.
    Sonuç olarak, sürdürülebilir işbirliği sonucunda G8- Afrika ortaklığının güçlendirilmesi, Afrika’nın dış ilişkileri açısından önem taşımakla birlikte, kıta ülkelerinin söz konusu hedeflere ulaşılabilmeleri açısından da gereklilik arz etmektedir.
 
                                                                                TASAM Afrika Ens. Direktör Y. Ufuk TEPEBAŞ 

1.2001 yılındaki Cenova Zirvesi’ne ilk kez dönemin Cezayir, Mısır, Nijerya, Senegal ve Güney Afrika Devlet ve Hükümet Başkanları davet edilirken, sonraki zirvelerde de Afrika’daki çeşitli liderlerin yer aldıkları görülmektedir. L’Aquila Zirvesi’nde ise G. Afrika, Mısır, Cezayir, Angola, Etiyopya, Libya, Nijerya, Senegal ve Afrika Birliği Komisyonu yer aldı.
2.Economic Commission for Africa and African Union, Economic Report on Africa 2007, Accelerating Africa’s Development through Diversification, 2007, Economic Commission for Africa, s.47
3.Zahra Nuru, “Sahra altı Afrika’da Sağlık Sorunları, Kalkınma Yardımlarının Rolü, Zorluklar ve Fırsatlar” Ufuk Tepebaş (Ed.), Sahra altı Afrika içinde, (409- 421), TASAM Yayınları, 2007,  s.411
4.Department of Economic and Social Affairs, Development challenges in sub-Saharan Africa and post-conflict countries, United Nations Publications, 2005, s.2
5.www.census.gov/compendia/statab/tables/08s0098.pdf
6.https://www.un.org/Overview/rights.html#a25
 
                                                                         

TASAM Africa Institute will fill a great gap in its field and light the way for Africa's future with its researches on social, economic, political and cultural issues. (Chairman of TASAM Süleyman ŞENSOY)