Sayın Bakanlar, Büyükelçiler,
Afrika’dan gelen saygıdeğer misafirlerimiz,
Hanımefendiler ve Beyefendiler,
Kongreye teşriflerinden ötürü teşekkürlerimi arz ediyorum.

2. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi’nin ana konsepti bu yıl “Türkiye ve Sahra altı Afrika Arasındaki Ekonomik İşbirliği, Kalkınma ve Yatırım İmkânları” olacaktır.

TASAM Afrika Enstitüsü olarak ikincisini icra ettiğimiz kongremizin amacı, Türkiye’nin bu bölgeyi daha iyi tanımasına ve bölge ülkeleriyle yakınlaşmasına vesile olmak, karşılıklı işbirliği ile dayanışma ortamı oluşturmak, gönüllü ve resmi kuruluşlar tarafından yapılacak yardımlarda kaynak israfından kaçınarak doğrudan ve en kısa zamanda yardıma muhtaç insanlara ulaşma imkânları ile ilgili bir veri tabanının oluşturulmasına katkı sağlamaktır. Bunun yanı sıra kongre, karşılıklı işbirliğinin sağlanması amacıyla gerekli ortamın oluşturulması, farklı bölgelerden gelen katılımcılar ile ülkeler arası etkileşimin sağlanması, problemlere çözüm bulunması, barışın tesisi, demokrasi ve insan haklarının yerleşmesi gibi konularda işbirliğini amaçlamaktadır.

Böylece Türkiye’nin çeşitli alanlarda elde ettiği birikimlerini Sahra altı Afrika ülkeleriyle paylaşması mümkün olacaktır. TASAM Afrika Enstitüsü, 2005 yılı sonunda kurulmuş, TASAM’ın hiyerarşik yapısı içinde özellikle Afrika ile ilgili çalışmalara odaklanmış bir enstitüdür.

Ülkemiz, 21. yüzyılda dünyanın bir huzur ve barış ortamı olması için siyaset, ekonomi, uluslararası ilişkiler, eğitim, sanat, spor ve daha pek çok alanda daha fazla işbirliği ve ortak proje üretilmesinin gerektiğini düşünmekte ve bu doğrultuda hareket etmektedir. Bu düşünceye yönelik olarak en büyük açılımlardan birisinin, karşılıklı ve adil şartlarda işbirliğine açık Afrika ülkeleriyle olacağı konusunda şüphe bulunmamaktadır. Yeter ki, geleceğe yönelik vizyon geliştirecek müşterek çalışmalara zaman kaybetmeden başlanabilsin ve bunların neticesinde oluşacak ortak kanaatler, geciktirilmeden ve cesurca uygulamaya konulabilsin.

Uluslararası ilişkiler konusunda çok hızlı gelişmelerin yaşandığı günümüz dünyasında Afrika ülkeleri, bir taraftan kendi aralarında gerçekleştirdikleri bütünleşme hareketlerinin daha etkin olması için gayret gösterirlerken, diğer taraftan kıtalararası etkileşim içinde de söz sahibi olmalarının önemini ısrarla belirtiyorlar. Zaten son yıllarda çok boyutlu karşılıklı ilişkiler için atılan adımların temelinde bu gelişmeleri yakından görmek mümkündür.

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl, sadece ülkeler arasındaki ilişkilerin değil, aynı zamanda kıtalararası etkileşimin de sınır tanımayan bir boyuta ulaştığı bir dönemdir. İşte böylesine önemli bir dönemde, geçen son iki asrın bir takım olumsuz şartları altında kendi iç dinamikleri yok edilen Afrika, kendi gücünün yeniden farkına varılmasından memnunluk duymaktadır. Geçmişte kıtanın aleyhine yaşanan sürecin tekrar etmemesi için büyük bir özveri ile çalışan Afrika ülkelerinin diplomatik temsilcileri, dünyanın farklı bölgelerindeki meslektaşlarıyla aynı tecrübelere sahip yeni nesillerini de yetiştirerek ve bu süreçte faal olmak istemektedirler.

Afrika ülkeleri, bazı hayati konularda gelişmiş ülkelerin doğrudan etkileşiminde kalmamak için 21. yüzyılı iyi değerlendirme hesapları yapmaktadır. Bunun için de ilk yapılması gerekenin kıtanın eğitim konusundaki açmazlarının bir an evvel çözüme kavuşturulmasıdır. Bu anlamda herkese eşit eğitim hakkı verilerek ve bunun altyapısı oluşturularak gelecek için üstün zekâya sahip gençlerin kıtanın her tarafından ortaya çıkarılması ve bunların kıtanın geleceği için özel olarak yetiştirilmeleri gerekmektedir.

Ekonomik büyümelerinde yakaladıkları yüksek seviyeyi sürdürme arzusunda olan süper güçler, tarihte olduğu gibi günümüzde ve hatta gelecekte de, Afrika kıtasını kendileri için vazgeçilmez bir ucuz hammadde deposu olarak görmektedirler. Oysaki 21. yüzyılı iyi değerlendirerek sahip olunan hammadde kaynaklarının yerinde işlenip üretime dönüştürülmesi ve uluslararası piyasalarda gerçek kıymeti üzerinden işlem görmesi kıtanın geleceğini rahatlatacaktır. Bu anlamda, hem kıta ülkeleri arasında hem de kıta dışından kurumlarla işbirliği yapan, ekonomi ve kalkınma odaklı faaliyet gösteren entegrasyon hareketlerine büyük görev düşmektedir.

Sosyo-kültürel alanda henüz insanî değerlere bağlılığın fazla bozulmadığı Afrika ülkelerindeki sosyal yapının güçlendirilmesi gelecek için önemli bir kazanç olacaktır. Bugün kendine ait değerlerinden kopan dünya toplumlarının içine düştüğü bunalımlar herkesi ciddi manada endişeye sevk etmektedir. Afrika toplumlarının da aynı süreci yaşamamaları için, bir taraftan kıta halklarının öz değerleri muhafaza edilirken, diğer taraftan değişen dünya kültürünü de yakından takip edip olumlu yönlerinden istifade etme olanakları aranmalıdır. Dışarıdan elde edilen bazı kazanımlar kıtanın gelişimi için değerlendirilirken, sahip olunan öz değerlerin de aynı şekilde diğer toplumlara yararlı olacağı düşünülerek, bunların gereği gibi tanıtılmasına gayret edilmelidir.

Afrika konusunda yeterli uzmana sahip olmayan ülkemiz uzun yıllardır bölge ülkelerine gerekli ilgiyi gösterememiştir. Birinci Türk-Afrika Kongresi bu konuda bir başlangıç oldu. Daha özgün alanlarda uzmanların katılımıyla yapılacak yeni toplantılarla ve araştırmalarla Türk toplumu Sahra altı Afrika ülkelerini yakından tanıyacaktır. Buna karşılık bu bölge insanları da geleceğe yönelik yeni ortaklık arayışlarında Türk halkını güvenilir ve dost bir toplum olarak göreceklerdir. Böylece Sahra altı Afrika ülkelerinin daha iyi kalkınmaları için öneriler ortaya konulacak, uluslararası boyutta yürütülecek işbirliği programlarının istenilen amaç doğrultusunda kullanılması için zemin hazırlanacaktır. Teknoloji, sanayi, eğitim, sağlık, ekonomi, turizm, tarım, hayvancılık, balıkçılık ve ormancılık konularında uzman araştırmacılar bilgi birikimlerini ve tecrübelerini bu kongre vesilesiyle Afrika ülkeleri ve Türkiye kamuoyuyla paylaşacaklardır.

TASAM Afrika Enstitüsü olarak amacımız, Türk- Afrika Kongreleri’nin her yıl düzenlenerek geleneksel hale getirilmesi, orta ve uzun vadede ise Devlet ve Hükümet Başkanları düzeyinde zirvelere dönüştürülmesidir.

Güç ve adalet kavramlarının doğru yaşanabildiği bir dünyaya bu uluslararası kongre ile küçük bir katkı yapabilmek ümidi ile teşriflerinizden ötürü bir kez daha teşekkür ediyorum. Beni dinlediğiniz için şükranlarımı arz ederim. Sağ olun, varolun efendim.




T. C. Devlet Bakanı

Türkiye son yıllarda Afrika kıtası ile olan ilişkileri bakımından büyük bir atılım içinde bulunmaktadır. Bu hususta günümüze kadar olan süreçte hazırlanan önemli projeler hayata geçirilmiştir. Bakanlığıma bağlı bulunan kurumların başında gelen Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın (TİKA) girişimleri sonucu Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da Sudan’ın başkenti Hartum’da iki bölge ajansımız kuruldu. Bu kapsamda bölgesel inceleme ve proje oluşturma süreci başlatıldı. Söz konusu ajanslar aracılığıyla Sahra altı Afrika’nın önemli bir bölümüne hizmet götürülmektedir.

TİKA’nın Etiyopya’ya yönelik “Sigortacılık Eğitimi” ve “Yabancı Diplomatların Eğitimi Projesi” faaliyetleri, Türkiye’nin Afrika’ya Açılım Eylem Planı çerçevesinde 1999 yılında gerçekleştirilmiştir.

Afrika’ya Açılım Projesi kapsamında yine 1- 10 Eylül 2004 tarihleri arasında Etiyopya, Sudan ve Kamerun’dan gelen üst düzey yöneticilere yönelik Kırsal Alanlarda Su Temini, Araştırma, Geliştirme ve Çalışma Seyahati düzenlenmiştir. Söz konusu çalışma seyahati DSİ Genel Müdürlüğü, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün su temini, araştırma ve geliştirme konularındaki bilgi ve deneyimlerinin bölge ülkeleri ile paylaşılması sağlanmıştır.

Yine Afrika’da son dönemde en sıkıntılı bölgelerin başında gelen Darfur’da bir Sahra Hastanesi açılarak güç şartlar altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan insanlara sağlık hizmetleri sağlanmaya başlanmış ve insani yardımlar ulaştırılmıştır. Yine Afrika ülkelerindeki yoksulluğun giderilmesi amacıyla Türkiye, bölge ülkelerinde kalkınma ve teknik yardım amaçları projeler yürütmeyi hedeflemektedir.

Afrika ile Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi Stratejisi (AEGS) çerçevesinde, Dış Ticaret Müsteşarı Başkanlığındaki Türk heyeti 29 Şubat- 5 Mart 2004 tarihleri arasında Kamerun’a resmi bir ziyaret gerçekleştirilmiştir.   

Kalkınma yardımları konusunda Afrika’ya öncelik verilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin bölgeye yönelik gerçekleştirdiği resmi kalkınma yardımları artış eğilimindedir. Türkiye’nin kalkınma yardımı türleri; uluslararası kuruluşlara yapılan ödemeler, teknik işbirliği projeleri ve program proje desteği olarak sıralanmaktadır.

Türkiye’nin resmi kalkınma yardımı ve teknik yardım kapasitesini ortaya koymaya yönelik çalışmalar TİKA tarafından tamamlanarak uygulamaya konulmuştur. Hükümetin siyasi hedefleri çerçevesinde, Sahra altı Afrika’ya yönelik kalkınma yardımlarının arttırılması ve giderek artan bir eğilim çerçevesinde öngörülen siyasi hedefle uyumlu hale getirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bölge ülkeleriyle ticaretin ve çok taraflı ilişkilerin geliştirilmesi, hükümetimizin öncelikli politikalarındandır. Türkiye, Afrika’daki sorunların çözümü konusunda uluslararası toplumla birlikte hareket etmektedir. Siyasi ve ekonomik sorunlar, bölge ülkelerindeki sosyal sorunların artmasına neden olmakta ve artan sorunlar, bölge ülkelerinde silahlı çatışmaların yayılmasını beraberinde getirmektedir. Öte yandan Sahra altı Afrika ülkelerinde demokratikleşme alanında olumlu gelişmeler gözlemlenmektedir.

Hükümetimizin Afrika’ya açılım politikasıyla ilgili olarak atılan bu adımlarla, öncelikle ülkemiz adına Sahra altı Afrika ülkelerinde kalkınma ve teknik yardım projelerinin yürütülmesi son derece önemli bir husustur. Bu yardımların temel amacı, kardeş ve dost olarak gördüğümüz Afrika ülkelerinde belirli seviyede bir yaşam standardına ulaşılması, yoksulluğun azaltılması ve sürdürülebilir kalkınmanın yakalanmasıdır.     
İslam Kalkınma Bankası

Sözlerime öncelikle gerek İslam Kalkınma Bankası (İKB) başkanı, gerekse kendi adıma İkinci Türk-Afrika Kongresi’nde bu kısa sunuşu yapmanın benim için büyük bir onur ve ayrıcalık olduğunu belirterek sözlerime başlamak istiyorum. TASAM’a davetinden ötürü, kongreye destek veren kuruluş temsilcisi olarak İKB’nin minnettarlığını ifade etmeyi bir borç biliyorum. Bu organizasyon, bir yandan da Türkiye’nin İKB ile işbirliğine verdiği önemin yansımasıdır.

Böyle bir forumda İKB’nin ne gibi bir rolünün bulunduğunu merak edebilirsiniz. Bunu anlayabilmek için İKB’nin üyelerinin yarıdan fazlasının Afrika kıtasından olduğunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Benzer biçimde, İKB’nin temel önceliklerinden birisinin, üye ülkelerin sosyo-ekonomik gelişimlerine katkıda bulunmak ve üye ülkeler arasında işbirliğini ve birliği sağlamak olduğunun bilinmesi de bu rolün daha kolay anlaşılmasına yardımcı olacaktır.

İKB, yoksulluğun azaltılmasına yönelik olarak, Afrika’da sağlık, eğitim, tarım ve altyapı gibi farklı sektörlerde önemli sayıda kalkınmaya yönelik projeleri finanse etmektedir. Bankanın, Afrika ülkelerine taahhüdünün bir göstergesi olarak, özellikle az gelişmiş üye ülkeler, 2003’te kendilerine tahsis edilmiş düzenli bütçeye ilaveten İKB, Afrika için özel finansman programı niteliğini taşıyan Ouagadougou Bildirisi’ni ilan etmiştir. Bu program doğrultusunda, İKB iki milyar Amerikan dolarını beş yıl süresince sosyal hizmetler sektörü, altyapı, özel sektör ve ticaret gibi öncelikli alanlarda gelişimi desteklemeye ayırmıştır. Bu bildirinin temel hedefi yoksulluğun azaltılmasına, Milenyum Kalkınma Hedeflerine, ticaretin kolaylaştırılmasına ve ekonomik büyümeye önemli oranda katkıda bulunulmasıdır.

İKB, yayınlamış olduğu bu bildirinin uygulanmasında Afrika’nın ekonomik gelişimini hızlandırma, yoksulluğu azaltma ve insanların yaşam standartlarını iyileştirme arayışlarına katkıda bulunarak gelişme göstermiştir. Banka söz konusu iki milyar doların neredeyse tamamını ilk dört yılda kullanmıştır.

Banka aynı zamanda Afrika’daki üye ülkelerin ayrıcalıklı kaynaklarını desteklemek amacıyla birçok adım atarken, bu çabalar sermaye artışının koruması ve yoksulluğun azaltılması için özel bir fon oluşturulmasını içermektedir. İKB Yönetim Kurulu’nun 2006 yılının Mayıs ayındaki yıllık toplantılarında, az gelişmiş ülkeler için Yoksulluğun Azaltılmasına Yönelik olarak oluşturulan fona on milyar dolarlık desteğin aktarılması onaylanmıştır.

Bunun yanı sıra İKB, Afrika Kalkınma Bankası ve Uluslararası Finansal Kuruluşlar gibi ortaklarla el ele özel sektöre verilen yardımın arttırılması hususunda işbirliği yapmaktadır. İKB, Sahra-altı Afrika’da da üye ülkeler arasında Doğrudan Yabancı Yatırımların akışını sağlamaya yönelik olarak yatırım konulu konferanslar organize etmektedir. İKB’nin TASAM ile olan ilişkilerini de bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. İKB, fikir ve uygulama konusunda takas yoluyla, Afrika ülkeleri ile gelişmiş üyeleri arasında uygun teknoloji transferinin sağlanması amacıyla güney-güney işbirliğine katkıda bulunmaya özen göstermektedir. Banka ayrıca katalizör görevi oynamaya devam ederek diğer finansörlerin de Afrika’daki kalkınma projelerine katkıda bulunmasını sağlayacaktır. Bu çerçevede, İKB üyelerinin kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla Türkiye’nin yapmış olduğu girişimleri büyük memnuniyetle karşılamaktadır.
İKB’nin Afrika’da göstermiş olduğu çabalar, yoksulluğun azaltılmasına ve zenginliğin sağlanmasına odaklanarak gelecek yıllarda da devam edecektir. Bu durumu göz önünde bulundurmak suretiyle yatırımlar; tarım ve yiyecek güvenliği, insani gelişim, altyapı ve özel sektörün gelişimi olmak üzere dört alanda yoğunlaşacaktır. Bu durumda sizinle Sahra altı Afrika bölgesindeki son makroekonomik performans üzerine bir takım düşünceleri paylaşmak istiyorum. Bölgedeki büyüme 1998–2005 döneminde ortalama %4 civarında olurken, bu dönemin son iki yıllık periyodundaki yıllık büyüme oranı %5’in üzerine çıkmıştır. Ancak bu büyüme oranları dahi 2015’te Milenyum Kalkınma Hedefleri’nden yoksulluğun önlenmesi hedefine ulaşılması için gerekli olan yıllık %7’lik büyüme oranının altında kalmaktadır. Gayrisafi milli hâsılanın arttırılması hususunda Afrika ülkeleri, mevcut üretim sistemlerini gruplama, yeni teşebbüslerin kurulmasını teşvik etme ve kendi nüfuslarına sunulan sosyal hizmetleri iyileştirme ihtiyacı içindedirler. Söz konusu gerekliliklerin daha güçlü finansal kaynakların yanı sıra Afrika ülkelerinin kalkınma politikalarında derin değişikleri gerektirdiği de açıktır. Bir başka deyişle mevcut durum, düşük yatırım oranları, insan gücünün yeterince istihdam edilememesi, halkın karar verme mekanizmasına sınırlı katılımı, uluslararası pazarda ürün, hizmet ve sermayenin işbirliği içinde olmaması, kapalı ekonomilerin geleneksel ve modern sektörleri arasındaki sosyal patlamalar ve yapısal dengesizliklerin giderilmesi gerekmektedir.

Günümüzde gayet iyi bilinmektedir ki; bilginin eksikliğinde, hukuk’a ve insan varlığına saygı olmadan güçlü bir gelişim sağlanması mümkün değildir. İyi bir yönetim olmadan kalkınmanın gerçekleşmeyeceği ve yolsuzluğun Afrika’nın büyümesinin önünde ciddi bir tehdit olduğu gerçeği yadsınamaz. Ayrıca bölgede kalıcı barış tesis edilmediği müddetçe, kalkınmanın gerçekleşmesi de son derece güçtür.

Modernleşme, umudun yanı sıra bir o kadar korkuyu içeren kaçınılmaz bir süreçtir. Eğer bölgesel entegrasyonda başarı sağlanır ve güneyde Türkiye gibi daha gelişmiş ülkelerle bir sinerji yaratılabilirse, Afrika’nın bu sürece uyumu daha hızlı gerçekleşir. Söz konusu ortamın oluşturulması durumunda, Afrika ülkelerinin yeniden inşa edilmesi, kurumsal kapasitenin arttırılması, özel yatırım ve ticaret alanlarında kendine has bir gelişme alanının sağlanması mümkün olacaktır.

Bu tür gelişmeler, İKB açısından bir takım endişeleri de beraberinde getirecek bazı temel konular olup, 2020 yılına yönelik vizyonun belirlenmesinde dikkate alınmıştır. Bu nedenle öncelikli hedef olan finansal kalkınmaya ilaveten, İKB’nin kendisini, Afrika ülkelerine yönelik olarak şu hususlarda yol göstermeye adadığı söylenebilir:

— Kurumsal kapasitelerin güçlendirilmesi, ekonomik ve finansal yönetimin iyileştirilmesi,

— Gerekli yasal ve düzenleyici reformların gerçekleştirilerek, yerli ve yabancı yatırımcılar açısından yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik çabaların arttırılması,

— Yurt içi tasarrufların ve yatırımların geliştirilmesi, uluslararası kalkınma yardımlarının etkilerinin arttırılması. Yerli yatırımlar, hiçbir ülkenin onlar olmaksızın büyüyemeyeceği ve gelişemeyeceği için ekonomiyi iyileştirmenin ve güçlendirmenin tek yoludur.

— Kıtalar arasında dengesiz kaynak dağılımının azaltılması amacıyla bölgesel projelerin ve programların gerçekleştirilerek bölgesel bütünleşmenin teşvik edilmesi,

— Uluslararası ticaretin getirmiş olduğu fırsatların avantajını kullanabilmek amacıyla kapasitenin arttırılması.

Sonuç olarak Afrika’nın sorunu, etki alanının ötesinde olmamakla birlikte bizzat bulunduğu yerdedir. Yatırımların büyüklüğü, dikkatli planlamayı ve büyük kaynakların mobilizasyonunu, yerli kaynaklardan teknik uzmanlığa kadar kalkınma ortakları ve özel sektör arasında işbirliğini gerektirmektedir. Bu sorunlar, son derece geniş olduğu gibi, ödülü de Afrika’nın ekonomik gelişim çabalarının desteklenmesi, yoksulluğun azaltılması ve gerekli sosyal hizmetlerin sağlanması anlamında oldukça büyüktür.

Son olarak İKB’nin, Afrika’nın madde ve insan kaynağı potansiyelini geliştirmesine yardımcı olmaya devam ederek, kalkınma hamlesinin başarıya ulaşmasını ve Afrika’nın geleceğine yönelik ihtiyaçlarını temin edeceğini ifade ederek sözlerimi tamamlamak istiyorum. TASAM’ı ve Türk yetkilileri Afrika ile yakın ilişkiler kurmaya devam etmeye ve Sahra altı Afrika’nın yatırımcılara sunmuş olduğu olanakları kullanmaya davet ediyorum.

İlginiz için teşekkür ederim.

Excellencies, Distinguished Guests, Ladies & Gentlemen,

Allow me to begin by saying what a pleasure and a privilege it is to say a few words at this important event. An event that brings together distinguished leaders and practitioners from across Sub-Saharan Africa and Turkey. I have recently assumed my position as United Nations Resident Coordinator and UNDP Resident Representative in Turkey. Prior to my current assignment, I was the World Bank’s Director of Strategy and Operations for Africa. As such the Congress draws me to familiar and cherished areas, and it means much to me personally to be able to contribute to the deepening of relations between Africa and Turkey.


Allow me also to thank TASAM for a formidable effort in organizing this Second International Turkish-African Congress. This congress is recognition that in today’s era of globalization, international cooperation is the key to development.

It is in this spirit of international cooperation that the United Nations Development Programme in Turkey is pleased to be supporting this important international meeting, thanks to the Technical Cooperation among Developing Countries (TCDC) Fund. The UNDP administers this Fund in partnership with Turkey’s State Planning Organization.

Technical Cooperation among Developing Countries (TCDC) – increasingly known as South-South Cooperation -- is a process whereby two or more developing countries pursue their collective development through cooperative exchanges of knowledge, skills, resources and technical know-how. Such exchanges can   be in areas of economy and trade, education, health, agriculture, or tourism.  The Agenda of the Congress over the next two days reflects well this multi-dimensional aspect of the cooperation.

Distinguished Guests,

In 2001, the UN General Assembly institutionalised the process of South-South Cooperation with the establishment of the Special Unit for South-South Cooperation under the coordination of the United Nations Development Programme.

The focus of current activities, as promoted by the Special Unit, is on regional and international initiatives aimed at engaging a large number of countries to work together to formulate policies, share information, agree on priorities and translate ideas into programmes.

The strategic aim is to make developing countries, regardless of  their level of economic and social development, effective partners with all other actors in achieving the Millennium Development Goals and targets set by the G-77 Havana Programme of Action, such as cutting by half the incidence of extreme poverty by 2015.

In this light, the United Nations Development Programme in Turkey, together with its distinguished Government partners, Private Sector partners, Academic and Civil Society partners, strongly encourages this week’s Congress, to come up with concrete projects between Turkey and Sub-Saharan Africa: projects, may I underline, that put sustainable human development at the heart of the venture -- no matter the joint activity.

In this spirit, the United Nations Development Programme offers itself as a willing partner to mainstream sustainable human development and the Millennium Development Goals in Turkey-Africa relations.

It is my strong and sincere belief that incorporating a wider range of substantive areas and cooperation and the building of effective international systems and participatory mechanisms are the solutions to reducing poverty and achieving the Millennium Development Goals.

Let me conclude by wishing you all a successful Congress.

Thank you.

TASAM Africa Institute will fill a great gap in its field and light the way for Africa's future with its researches on social, economic, political and cultural issues. (Chairman of TASAM Süleyman ŞENSOY)