Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ndeki yenilikler, ekonomik büyümenin, sosyal eşitliğin teşvikinin ve refahın temel kaynakları olarak değerlendirilmektedir. Afrika Birliği’nin de 14. Zirvesi’nin ana temasını oluşturan Bilgi ve İletişim Teknolojileri, bilgiye ulaşımı ve bilginin dünya genelinde dolaşımını büyük ölçüde kolaylaştırmakta, çeşitli yenilikleri ve uygulamaları beraberinde getirmektedir. Afrika için Bilgi ve İletişim Teknolojileri’nin rolü, özellikle ekonomik ve sosyal dönüşüm açısından önemli fırsatlar teşkil etmektedir.


Altyapı, kültür ve ekonomi alanlarında Afrika’nın bütünleşmesinin hızlandırılabilmesi için Bilgi ve İletişim Teknolojileri’nin etkilerini göz ardı etmek mümkün değildir. Söz konusu alanlardaki bütünleşmenin ileri noktalara taşınabilmesi, şüphesiz sosyal, ekonomik ve siyasi kalkınma ile doğrudan ilintilidir. Bilgi ve İletişim Teknolojileri, bir başka ifadeyle Afrika’nın geliştirmeye çalıştığı yeni vizyonu ve Milenyum Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılabilmesine yönelik politikaları yakından ilgilendirmektedir.


Afrika’da Bilgi ve İletişim Teknolojileri’nin gelişimi için ön koşullardan belki de en önemlisi altyapıya ilişkin eksikliklerin giderilebilmesidir. Böylece ülkedeki yaşam koşullarının iyileştirilmesinin de önü açılmış olacaktır.
Bilindiği üzere Afrika, kalabalık ve genç nüfusa sahip bir kıta olmakla birlikte söz konusu nüfusun gelişimi de şüphesiz nitelikli bir eğitimle mümkün olabilecektir. Afrika’da söz konusu teknolojilerin gelişimi, eğitim şartlarının da iyileşmesi anlamına gelecektir. Toplumun da bu konularda bilinçlendirilmesi için özellikle kıtanın önde gelen STK’larının geliştirecekleri programlar büyük önem arz etmektedir.


Ekonomik büyümenin sağlanması ve yoksulluğun azaltılması için Bilgi ve İletişim Teknolojileri’nin bir araç olarak kullanımı günümüzde artık bir zorunluluk olarak değerlendirilmektedir. Şüphesiz söz konusu teknolojiler, ekonomik rekabeti ve büyümeyi doğrudan etkileyen faktörlerin başında gelmektedir. Ayrıca yatırım çekmede, istihdam oluşturmada ve GSMH’yi arttırmada önemli birer rol oynamaktadır. Bilgi ve İletişim Teknolojileri, yine vergi hâsılatında ciddi bir kaynaktır. Ayrıca söz konusu teknolojileri, Afrika’nın ürün ihracatına olan bağımlılığını da ciddi oranda azaltacak etkenler arasında değerlendirmek mümkündür. Bu durum, ayrıca istihdam oluşturmada, girişimcilikte ve ekonomik büyümede, bilgi ve becerilerin gelişimini de beraberinde getirecektir.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) göre Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin ekonomik kalkınma üzerinde de ciddi bir etkisi bulunmaktadır. Bunların ulusal ve kıtasal düzeyde benimsenmesi, ticareti ve bölgesel entegrasyonu da kolaylaştıracaktır.


Son dönemde Afrika’daki iletişim ağının da hızla geliştiği gözlemlenmektedir. Söz konusu kıta, cep telefonu kullanımında dünyada en hızlı artışın yaşandığı kıta olarak değerlendirilmektedir. 2005 yılında 138 milyon Afrikalı cep telefonu kullanırken, söz konusu rakam 2008’de 370 milyona yükselmiştir. Buna karşın, Afrika’nın cep telefonu kullanımının yaygınlığında gelişmiş bölgelerle

kıyaslandığında bir hayli gerilerde olduğunu ifade etmek mümkündür. Özellikle Sahra altı Afrika’daki düşük kapasiteli kablosuz ağların geliştirilmesi büyük bir zorunluluk arz etmektedir.
Sahra altı Afrika ülkelerinde Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ne yönelik politikaların uyumlaştırılması amacıyla Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) ve Avrupa Komisyonu ile ortak olarak 2008 yılının Aralık ayında başlatılan ve 2011’in sonunda sonuçlandırılması öngörülen süreç, ortak Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ne yönelik politikaların teşvikini ve yapılacak ortak düzenlemelerle bilgi paylaşımının sağlanmasını amaçlamaktadır.
Zirve kapsamında Afrikalı liderlerin, kıtadaki bölgesel ekonomik toplulukların, uzmanlık kuruluşlarının, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin bir araya gelerek görüş alış verişinde bulunmak suretiyle müşterek bir gelecek için tutarlı politikalar geliştirmeye çalışmalarını, bunların uygulamaya konulabilmesini ve bu türden girişimlerin, uluslararası uzmanlık kuruluşları tarafından desteklenmesini, söz konusu sürecin amaçlarına ulaşması bakımından bir hayli önemli bir girişim olarak değerlendirmek mümkündür.

https://www.africa-union.org/root/au/index/index.htm

 

Ufuk TEPEBAŞ
TASAM Afrika Koordinatörü


İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) üyesi ülkelerin düşünce kuruluşları “Barış Medeniyeti ve İş Birliği” ana teması ile Türkiye’de bir araya geliyor. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM, 28-30 Ocak 2010 tarihlerinde İslam Konferansı Teşkilatı üyesi ülkelerin düşünce kuruluşlarını “İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu” ile İstanbul’da buluşturuyor.

TASAM İslam Ülkeleri Enstitüsü tarafından “Barış Medeniyeti ve İş Birliği” teması ile planlanan “İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu”; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül*, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan*, İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Guyana Dışişleri Bakanı Carolyn Rodrigues - Birkett, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu*, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış, TİKA Başkanı Musa Kulaklıkaya, TASAM Başkanı Süleyman Şensoy ve kırkın üzerinde ülkeden düşünce kuruluşu temsilcilerinin katılımları ile gerçekleştirilecek.

TASAM Başkanı Süleyman Şensoy konuyla ilgili yaptığı açıklamada TASAM İslam Ülkeleri Enstitüsü’nün; İslam ülkeleri bu konuda uzman akademisyenlerin, araştırmacıların ve strateji uzmanlarının oluşturduğu bir inceleme ve araştırma birimi olarak, Türkiye’de bir sivil toplum kuruluşu tarafından açılmış ilk ve tek kurum olduğunu belirtti. Şensoy; “Enstitü; kuruluşunu tamamlamasının ardından İslam ülkeleri ile ilgili çalışmalarını yoğunlaştırmış, 2007 yılının Ekim ayında yaptığı İslam Ülkelerinde Eğitim Kongresi ile ivme kazanan faaliyetlerini, 2009 yılının Haziran ayında İslam Ülkelerinde Mesleki ve Teknik Eğitim Kongresi’ni İstanbul’da icra ederek sürdürmüştür” dedi.

Enstitü’nün, faaliyetlerini eğitim gibi temel konular başta olmak üzere İslam ülkelerinin diğer sorunlarını da kuşatacak şekilde ele alarak sürdüreceğine ve “İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu”nun da bu amaçla planlandığına değinen Şensoy, dünya ile birlikte İslam ülkelerinde de siyasi, sosyokütürel ve iktisadi anlamda ciddi değişim ve etkileşimlerin yaşandığını söyledi. İslam ülkelerinin 21. yüzyılda pek çok problemle karşı karşıya olduğunu, bu problemlerin çözümünün ise başta hoşgörü ve ılımlılığın teşviki, modernleşme, eğitim, bilim ve teknoloji olmak üzere her alanda reformların yapılması, ticaretin geliştirilmesi, iyi yönetişim anlayışının yaygınlaştırılması, insan haklarının iyileştirilmesi ve İslam’ın öngördüğü aile yapısının korunması gibi konulardaki faaliyetlerin yoğunlaştırılmasına bağlı olduğunu vurgulayan Başkan Şensoy “İslam ülkelerinin söz konusu faaliyet alanlarında başarılı olabilmeleri; ortak çıkarların ve meşru hakların birlikte savunulmasına, İslam ülkelerini güç durumda bırakan problemlerin çözümü için harcanan çabalarda iş birliği ve koordinasyon sağlanmasına, İslam ülkelerinin küresel siyasi, ekonomik ve sosyal karar alma mekanizmalarına aktif katılımına, aralarında ekonomik bütünleşmeye yönelik ekonomik ve ticari iş birliğinin artırılmasına bağlıdır” dedi.

TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY

TASAM Başkanı Şensoy İslam’ın gerçek imajının korunmasının; medeniyetler arasındaki diyaloğun geliştirilmesine, İslam ülkeleri arasındaki anlaşmazlık ve çatışmaların barışçı yollardan çözümlenebilmesine, iyi yönetişim, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlüklerin ulusal ve uluslararası düzeyde iyileştirilmesine bağlı olduğunu ifade etti. Şensoy; kamu diplomasisi anlayışı içerisinde iç ve dış politikanın yeni aktörleri olan düşünce kuruluşlarının, özgün disiplinleri çerçevesinde gerçekleştireceği çalışmalar ile kendi aralarında oluşturacakları güncele ve geleceğe dair yapıcı diyalogların bu sürece büyük stratejik katkı yapacağını, bu bağlamda kendi alanında tarihi bir ilkte inisiyatif almış olmanın büyük mutluluğu içerisinde olduklarını, Forum sonunda yayımlanacak deklarasyonla sağlıklı, sürdürülebilir ortak kurumsallaşma hedeflediklerini söyledi.

Üç gün sürecek Forum’un ilk iki günündeki yedi oturumda; “Barış Medeniyeti ve İslam Konferansı Teşkilatı’nın Yeni Vizyonu”, “İslam Ülkelerinde Güvenlik Sorunları, Ortak Güvenlik Politikaları ve Perspektifler”, “11 Eylül Sonrası, İslamofobi ve İslam Dünyası - Batı İlişkileri”, “İslam Dünyası’nda Çatışma Çözümü ve Barış İnşa Süreci”, “İKT Üyesi Ülkelerde Demokrasi, İyi Yönetişim, İnsan Hakları ve Yeni Güvenlik Yaklaşımları” ile “Kamu Diplomasisi Perspektifinde İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Arasında İş Birliği ve Kurumsallaşma” alt konu başlıkları masaya yatırılacak. İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu’nun üçüncü gününde ise konuklara İstanbul’un tarihî mekânları gezdirilecek.

*Teyit Bekleniyor

Ayrıntılı bilgi için lütfen TIKLAYINIZ.

5. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi 19-21 Kasım 2009 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Kongre’ye Afrika ülkelerinden ve Türkiye’den çok sayıda devlet adamı, düşünce ve sivil toplum kuruluşu yöneticisi, akademisyen, yazar, sanatçı, iş adamı, uzman ve diplomatik temsilci katıldı. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM tarafından İstanbul’da, Cevahir Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen “5. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi”nde "Türkiye-Afrika İlişkilerinin Gelişiminde Sivil Toplum ve Düşünce Kuruluşlarının Rolü" masaya yatırıldı.

Açılışa milli atlet Elvan Abeylegesse de katıldı. Kongrenin açılışında okunan mesajında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kongrenin Afrika ülkelerinde gerçekleşecek siyasi, sosyal ve ekonomik işbirliği noktasında başarıya ulaşmasını temenni ettiğini belirtti.

Kongre’nin açılış konuşmalarını Sudan Cumhuriyeti Tarım ve Ormancılık Bakanı Dr. Abdulhalim Ismail Al MUTAFI, Afrika Birliği’nden Hassan Adebayo SUNMONU ve TASAM Başkanı Süleyman ŞENSOY yaptı.

Konuşmasında başta Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere toplantıya kurumsal ya da finansal destek veren bütün kurumlara şükran ve minnetlerini arz ettikten sonra Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında 400 yıla yakın bir iyi yönetişim, dostluk ve kardeşlik ilişkisi olduğuna değinen TASAM Başkanı Süleyman Şensoy “Birinci dünya savaşından sonra yaşanan zorunlu şartlardan dolayı yaklaşık 80 yıllık bir süre içinde Türkiye ve Afrika arasında ilişkilerin olması gereken doğal noktada bulunmadığı fark edildi. 1998 yılında Afrika Eylem Planı’nın yürürlüğe konulması ve 2005 yılının ülkemizde Dışişleri Bakanlığı’nca “Afrika Yılı” ilân edilmesiyle çok hızlı bir süreç gelişti. Bu süre zarfında kamu diplomasisi anlayışı içerisinde sivil toplum kuruluşları, ticarî kuruluşlar ve üniversiteler bu anlamda faaliyet göstererek sürece önemli katkılar sağlamaya çalıştı. Diğer taraftan işin resmi çatısı, kararların belirleyicisi olan hükümet ve devlet kurumları Dışişleri Bakanlığımız başta olmak üzere büyük bir özveriyle çalıştılar. 2008 yılı Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığımız ev sahipliğinde İstanbul’da 54 Afrika ülkesinin katılımıyla yapılan Türkiye Afrika İş Birliği Zirvesi, Türkiye ile Afrika ülkelerinin iş birliği açısından tarihî bir dönüm noktası oldu. TASAM olarak biz de bu sürece, yapılan resmi zirvenin hemen iki gün öncesinde, 45 ülkeden çok sayıda katılımcının iştirak ettiği Türk Afrika STK Forumu’nu düzenleyerek katkıda bulunduk” dedi.

TASAM Başkanı Süleyman Şensoy kongrenin açılış konuşmasını yapıyor.

54 Afrika ülkesinden gelen sivil toplum örgütü temsilcileri ve Türkiye’den 90 STK’nın iştirakiyle gerçekleşen Türk Afrika STK Forumu’nda uzun müzakereler sonunda kabul edilen sonuç deklarasyonu ile Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Kalkınma ve İş Birliği Platformu USTKİP’in kurulduğuna değinen Başkan Şensoy 140 üyesi, bir çoğu uluslararası kuruluşlardan oluşan 50’nin üzerinde gözlemci üyesi ile USTKİP web portalının dört dilde olmak üzere yaklaşık bir yıldır test yayınını sürdürdüğünü söyledi.

TürkiyeAfrika ilişkilerinin gelişimesine yönelik olarak Ankara Üniversitesi’nin Afrika Çalışmaları Merkezi’ni açması, TUSKON’un ticari iş birliğini geliştirmek için Afrika ülkeleriyle yapmış olduğu ticaret zirveleri, Kızılay başta olmak üzere bir çok sivil toplum kuruluşumuzun Kıta’da yapmış ve yapmakta olduğu insanî yardım  ve kalkınma çalışmaları ve Türk İş Birliği ve Kalkınma İdaresi’nin Afrika da açmış olduğu ofisler ve yine koordinatörleriyle bu ülkelerde yürütmüş olduğu faaliyetlerin birbirlerini sürekli beslediğini dile getiren Başkan Şensoy sözlerini şöyle sürdürdü “Bütün dünyanın Afrika’ya olan ilgisine şahit oluyoruz. Afrika kökenli bir Amerikalının ABD’de başkan olduğunu da hep birlikte gördük. Afrika’nın kendine has bir takım sorunları var. Ulaşılamamış işlenilememiş çok büyük kaynakları da var. 200 yıl içinde Avrupalı güçlerin yapmış oldukları bütün sömürgecilik faaliyetlerine rağmen hâlâ bütün dünyaya faydalar sağlayacak kaynaklar bunlar. Burada bir soru şekilleniyor; Tekrar ulaşılmaya çalışılan bu imkân ve kaynakların bir bölüşüm noktası mı Afrika? Başkaları için olabilir ama bizim için hayır! Başkaları bu bölüşüm noktasında istediklerini alamadıkları zaman agrasif işler de yapabiliyorlar. Bunların örneklerini çok yakın zamanda gördük. Türkiye’nin Afrika’yla tarihi geçmişi bu gün yapılacaklar noktasında hiçbir başka ifadeye gerek bırakmayan bir referanstır. Bu anlamda karşılıklı, saygın eşit, Afrika halklarının ve Türk milletinin menfaatleriyle birlikte hem duygusal hem matematiksel zekâyı birlikte yürüten bir iş birliği içerisinde bu sürecin gelişmesini temenni ediyor ve bu hedefler içerisinde biz kendi üzerimize düşen rolü yerine getirmeye çalışıyoruz.
Önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde sorunlarını büyük ölçüde halledip Asya’dan  sonra Afrika ülkelerinin de Dünyanın kalkınan şantiye ülkelerine dönüşeceğini öngörmek herhalde hayalci bir yaklaşım olmaz. Bu yüzden Afrika’yla ilgilenmenin stratejik bir karar olduğunu, Afrika’yla ilgilenmenin, diyalog kurmanın, iş birliği yapmanın çok önemli olduğunu değerlendiriyoruz. Çünkü temel taşlar yerine oturduktan sonra Afrika’da  rekabet şansı bulmanın mümkün olmayacağının bilincindeyiz.
Bugün burada bir sanatsal faaliyete de ev sahipliği yapılacak. Sanatçı Reyha Çezik’e ait eserlerden oluşan ve Yalın Alpay beyefendinin küratörlüğünü yaptığı bir sergimiz var. Açılış konuşmaları akabinde onun açılışını yapacağız. Afrika ülkelerine yönelik exriblis çalışmaları içeriyor sergi. Bu anlamda kültürün uluslararası ilişkilerin en temel öğelerinden biri olduğunu dikkate alırsak, serginin sürece önemli bir katkı yapması ve akabinde benzer çalışmalara öncülük etmesini temenni ettiğimizi de paylaşmak isterim. Bu duygu ve düşüncelerle katıldığınız için şükranlarımızı arz ediyorum.”

Sudan Tarım ve Ormancılık Bakanı Dr. Abdulhalim İsmail El Mutafî 5. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi’nde açılış konuşmasını yapıyor.

Sudan Tarım ve Ormancılık Bakanı Dr. Abdulhalim İsmail El Mutafı ise konuşmasında Türkiye’nin, Kuzey Afrika’nın tarihinde oynadığı rolün büyük olduğuna dikkat çekti. Bölgenin kültür ve din bakımından da Türkiye’den etkilendiğini ifade eden El Mutafı, “Türkiye’nin Afrika’daki rolüne baktığımızda, bu oldukça etkili. Afrika böyle bir role ihtiyaç duyuyor” dedi.  El Mutafı, Afrika’da adaletin ve istikrarın sağlanması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Exlibris Afrika Ülkeleri 2009 Sergisi açılışında (soldan sağa) Heykeltraş - Tasarımcı Reyhan Çezik, TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, Afrika asıllı Türk Atlet Elvan Abeylegesse, Sudan Tarım ve Ormancılık Bakanı Dr. Abdulhalim İsmail El Mutafî ve TASAM Başkan Danışmanı Yalın Alpay.


KONGREDE SERGİ “EXLİBRİS; AFRİKA ÜLKELERİ 2009”
Kongre’de açılış konuşmalarının ardından Heykeltraş-Tasarımcı Reyhan ÇEZİK’e ait 54 Afrika ülkesine ilişkin exlibris çalışmalarından oluşan ve küratörlüğünü TASAM Başkan Danışmanı Yalın ALPAY’ın yaptığı “Exlibris; Afrika Ülkeleri 2009” Sergisi törenle açıldı.


YOĞUN KATILIM

19-21 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen 5. Uluslararası Türk - Afrika Kongresi’ne; Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu (UNECA)’dan Makha Dado SARR, T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan Hakan KARABALIK, Afrika Kalkınma Bankası’ndan Lamin MANNEH, Mısırlı İş Kadınları Birliği (EBWA)’dan Dr. Amany ASFOUR, DEİK / Türk - Mısır İş Konseyi’nden Zuhal MANSFIELD, Namibya Demokrasi Enstitüsü (NID)’den Theunis KEULDER, Kinşasa Üniversitesi’nden Prof. Labana LASAY’ABAR, CAFRAD’dan Dr. Simon Mamosi LELO, AKUT’tan Nasuh MAHRUKİ, Sağlık Teşvik Gözlem Merkezi’nden Dr. Flore NDEMBIYEMBE, Yeryüzü Doktorları Derneği - Türkiye Şubesi’nden Prof. Dr. İhsan KARAMAN, ANEW’den Jamillah MWANJISI, Türkiye Çevre Vakfı’ndan Av. Engin URAL, ENDA / ANEW’den Khady DIAGNE, ECOVIC’den Keefa KAWEESA, REPOA’dan Zuki MIHYO, WESDE’den Bathermy Tsafack TAGNY, Afrika Güney Afrika Enstitüsü (AISA)’dan Dr. Matlotleng Patrick MATLOU, Tunuslu Anneler Derneği’nden Saida AGREBI, ANSEDI / ECOSOCC’den Fatima KARADJA, Afrika Diaspora Forumu’ndan Adeleke OMITOWOJU, T.C. Dışişleri Bakanlığı Afrika Koordinatörü Büyükelçi Kenan TEPEDELEN, El-Ahram Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Dr. Taha Abdel-aleem TAHA, TASAM Ankara Temsilcisi Büyükelçi (E) Doç. Dr. Ali Engin OBA, FEPS’den Elhussein Abd Elgalil Mohamed YASSIN, Ankara Üniversitesi Afrika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (AÇAUM)’dan Prof. Dr. Melek FIRAT, Afrika Barış Forumu (APFO)’dan Barasa Edwin MANG’ENI, Barış ve Demokrasi Merkezi (CPD)’den Ali Said Omar İBRAHİM, Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi (AUPSC)’den Dr. A. M. KAMBUDZI ve Uluslararası Güvenlik Çalışmaları Merkezi (ISS)’den Kenneth MPYISI katıldılar.

"Türkiye - Afrika İlişkilerinin Gelişiminde Sivil Toplum ve Düşünce Kuruluşlarının Rolü" temasının işlendiği Kongre’nin 1. ve 2. gününde “Ekonomi ve Kalkınma” başlıklı oturumu TASAM Başkan Yardımcısı Büyükelçi (E) Murat BİLHAN, “Eğitim ve Sağlık” başlıklı oturumu Tunuslu Anneler Derneği’nden Saida AGREBI, “Çevre ve Tarım” başlıklı oturumu TASAM Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Vural ALTIN, “Kültür ve İletişim” başlıklı oturumu TASAM Ankara Temsilcisi Büyükelçi (E) Doç. Dr. Ali Engin OBA, “Siyasi İlişkiler” başlıklı oturumu ANSEDI / ECOSOCC’den Fatima KARADJA ile  “Barış ve Güvenlik / Küresel Ortaklık” başlıklı oturumu Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu (UNECA)’dan Makha Dado SARR yönettiler.


“HAVA TAŞIMACILIĞI GELİŞTİRİLMELİ”
"Ekonomi ve kalkınma" konulu oturumda konuşan Mansfield, Türkiye’de 2003 yılında Afrika ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi stratejisine başlandığını hatırlattı. Mansfield, "Bakıyoruz ki 1,1 milyar dolar iken ticaretimiz, birden yüzde 700 artarak 7,7 milyar dolara ulaşmış. İşte o zaman ’Afrika’ya gitmenin zamanı çoktan gelmiş’ dedik" diye konuştu.
Mısır’ın Türkiye için Afrika ve Arap dünyasına açılan yeni bir kapı olduğunu ifade eden Mansfield, 2008 yılının 11 ayına bakıldığında Türkiye ihracatında AB ülkelerinin payının bir yıl önceki döneme göre 9 puanlık artış olmasına karşı Afrika ülkelerinin payının yüzde 45’e yaklaştığını aktardı. Türkiye’nin yakın ve doğu ülkeleriyle ihracattaki payının yüzde 12’den 19’a çıktığını vurgulayan Mansfield, "Bu demek oluyor ki özellikle küresel kriz ortamında bölge Türkiye için giderek artan bir öneme sahip oluyor" dedi. Mansfield, devletin sağladığı birtakım teşviklerden yararlanarak Türk iş adamlarının Mısır’da yatırımcı olduklarını ve şu anda 190 firmanın 1 milyar dolar civarında yatırım yaptıklarını kaydetti. Bunun, Türk yatırımcıların 60 bin Mısırlı’ya iş sağlandığı anlamına geldiğini vurgulayan Mansfield, Mısır’ın ithalatında Türkiye’nin yüzde 1,8 ile 14. sırada bulunduğunu belirtti.
Ayağa kalkmak, gelişmek isteyen bir Afrika olduğunu anlatan Mansfield, Afrika ile ekonomik iş birliğinde en büyük sıkıntının ulaşım olduğuna dikkati çekerek, hem insan hem de ürünlerin ulaşımında sıkıntılar yaşandığını söyledi. Mansfield, bu nedenle ekonomik iş birliğinin sağlanması için öncelikle hava taşımacılığının geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Zühal Mansfield, Afrika’nın özellikle sanayi yatırımı ve mallarına çok ihtiyaç bulunduğunu ifade eti. Mısırlı İş Kadınları Derneği Başkanı Amany Asfour, Afrika’da fakirlik ve açlığın ciddi aşamalarda olduğunu vurgulayarak, özellikle annelerin sağlığı AIDS ve sıtma ile mücadele etmenin çok önemli olduğunu belirtti. Afrika’nın en fakir kıta olduğunu kaydeden Asfour, insan ve doğal kaynaklarını kontrol edemeyen Afrika’nın ciddi şekilde yıllarca sömürüye maruz kaldığını kaydetti.
Asfour, Afrika’nın gelişmesi sürecinde Türkiye ile ortaklığı çok önemsediklerini ifade ederek, Türk yatırımcıların, Afrika’daki kaynakları yönetmek ve yatırım yapmak üzere daha çok gelmelerini istedi. Afrika’da ticaretin karşılaştığı çok ciddi sıkıntılar bulunduğunu dile getiren Asfour, çok ürün olmasına rağmen ürünlerin katma değerinin olmadığını belirtti. Asfour, Türkiye ile karşılıklı kazanım süreci geliştirmek istediklerini dile getirerek, Afrika’daki piyasanın gerçekten çok büyük ve katılıma açık olduğunu anlattı. Afrika’nın gelişimi ve Türkiye ile kuracağı ortaklıklar sürecine kadınların da mutlaka dahil edilmesinin altını çizen Asfour, "Türk iş kadınları ile Afrikalı iş kadınları arasında ortaklık geliştirmeli ve tecrübelerini birbirlerine aktarmalılar. Afrika kadın girişimciler konseyinin kurulması gerekiyor" diye konuştu.

USTKİP KOMİSYON TOPLANTILARI

Kongre’nin 3. gününde ise öğleden önce ve öğleden sonra olmak üzere 2 oturum şeklinde Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Kalkınma ve İş Birliği Platformu USTKİP Komisyon Toplantıları yapıldı.



Darfur Sorunu, Batı dünyasının Afrika ile ilişkilerindeki temel anlaşmazlık konularının başında gelmektedir. Buna karşın, bu konuda özellikle ABD ile AB arasında belirgin farklılıkların bulunduğunu da ifade etmek mümkündür. 7- 9 Aralık 2007 tarihleri arasında Lizbon’da gerçekleştirilen Avrupa Birliği- Afrika Birliği Zirvesi’nde Darfur’da yaşanan sorunların gündeme alınmaması, uluslararası kamuoyunda ciddi eleştirileri beraberinde getirirken, önümüzdeki Şubat ayında Mısır’da gerçekleştirilmesi planlanan Fransa- Afrika Zirvesi’nin Paris’teki Sarkozy- Hüsnü Mübarek görüşmesinde iptal edilmesi ve her iki tarafın önde gelen ülkelerinden Fransa ile Mısır arasındaki söz konusu görüş ayrılığının ardında Darfur Sorunu’nun bulunması, dikkatlerden kaçmamıştır.1

Aslında AB’nin Darfur Sorunu’na ilişkin resmi politikası, El Beşir Hükümeti ile diyalog çerçevesinde yapıcı politikaların geliştirilmesine yönelikken ve Lizbon Zirvesi’nde Darfur konusunun bilinçli olarak gündeme getirilmemesi de bunun açık bir göstergesi iken, özellikle Fransa’nın tıpkı ABD gibi Sudan Yönetimi’ne karşı katı bir politika izlediğini ifade etmek mümkündür.

Sudan’ın batısında yer alan Darfur’da çatışan taraflar büyük oranda Müslüman olmakla birlikte sorun, tarafların Arap olup olmamalarıyla ilgilidir.

2008 yılında Japonya’da gerçekleştirilen G8 Zirvesi’nde Sudan Hükümeti üzerindeki baskının arttırılması konusunda liderlerin uzlaştıkları görülürken, Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi’nin Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir hakkında Darfur’da soykırım yaptığı ve bunun için tutuklanması gerektiğine yönelik almış olduğu karar, sorunu çok daha geniş bir boyuta taşımıştır. Buna karşın, El Beşir’in Eritre ve Mısır’a yapmış olduğu resmi geziler, bu kararı tanımadığı yönündeki açıklamalarının önemli bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. Ayrıca El Beşir’in tansiyonu yükselttikleri gerekçesiyle geçtiğimiz yılın Mart ayında Darfur’da yardım yapan grupları bölgeden kovduğu görülmüştür.

BM, Darfur’da sürmekte olan çatışmalarda 300.000’in üzerinde insanın yaşamını yitirdiğini, 2,5 milyon insanın ise yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kaldığını iddia ederken; Sudan Hükümeti, çatışmalardaki insan kaybının yalnızca 10.000 olduğunu bildirmektedir.2

Şüphesiz Darfur Sorunu’na ilişkin olarak bölge dışı güçlerden Çin Halk Cumhuriyeti faktörünü de göz ardı etmek mümkün değildir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin özellikle petrol konusunda Sudan ile yakın ilişkileri bulunurken, ülkedeki çeşitli hidro elektrik güç santralleri ve istasyonları ile petrol boru hatlarına yönelik altyapı projelerine önemli yatırımlar yapıldığı görülmektedir. Çin H.C. Sudan’daki 4 milyar dolarlık yatırımıyla bu ülkedeki en büyük yatırımcı olarak bilinmektedir.3

Çin Halk Cumhuriyeti, Darfur Sorunu nedeniyle Sudan Hükümeti üzerinde oluşturulmaya çalışılan baskıya da karşı çıkmaktadır. Çin H. C. Devlet Başkanı Hu Jintao, 2 Şubat 2007’deki Sudan ziyaretinde Darfur’un Sudan’ın bir parçası olduğunu ve bölgedeki sorunun da bizzat Sudan tarafından çözülmesi gerektiğini ifade ederken, Batı’ya da mesaj yollamıştır.

Öte yandan Afrika Birliği, Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi’nin Ömer El Beşir hakkında almış olduğu kararı üzüntü verici bir karar olarak nitelendirirken, söz konusu kararın Darfur’daki barış ve istikrara yönelik olumsuz bir karar olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Arap Birliği’nin de bu konuda El Beşir yönetimine destek verdiği bilinmektedir.

Geçtiğimiz Mart ayında Afrika Birliği tarafından oluşturulan Afrika Birliği Üst Düzey Darfur Paneli’nin sorunun çözümü konusunda politikalar geliştirmeye çalıştığı görülmektedir. Bu kapsamda Sudan Hükümeti, siyasi parti temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar), iş dünyası ve Çad’da bulunan Darfurlu mültecilerle temaslarda bulunulmakta ve sorunun, barışçıl yollardan çözümü konusunda önemli çabalar sarfedilmektedir.

Darfur Sorunu’nun çözümü, yalnızca Sudan’ın değil, kıtanın istikrarı açısından da büyük önem taşımaktadır. Sorunun barışçıl yollardan çözümü, bu türden girişimlerin sayısının arttırılarak kıtadaki diğer sorunlar üzerinde de uygulanmasını beraberinde getirecek ve bu durum, “Afrika Birleşmelidir” sloganıyla aktif ve yapıcı politikalar izleyen Afrika Birliği’ne olan güveni daha da arttıracaktır.

TASAM Afrika Ens. Direktör Y. Ufuk TEPEBAŞ


1. Buna karşın Fransız yetkililer, Zirve’nin iptal edilmediğini ve gelecek Mayıs ayında Paris’te gerçekleştirileceğini açıkladılar.
2. https://www.africanews.com
3. Ian Taylor, “Unpacking China’s Resource Diplomacy in Africa” Henning Melber (compiled by), China in Africa, Nordiska Afrika Institutet, Uppsala 2007, s.11

TASAM Africa Institute will fill a great gap in its field and light the way for Africa's future with its researches on social, economic, political and cultural issues. (Chairman of TASAM Süleyman ŞENSOY)