
Afrika kıtasında yer alan birçok ülke, genç nüfusu ile Milenyum Kalkınma Hedefleri'ne ulaşabilme yolunda önemli mesafeler katetmekte; siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda içinde bulundukları sorunları hızla çözümlemektedir. Şüphesiz söz konusu alanlarda hedeflere ulaşılabilmesi için Afrika Birliği'nin çatısı altında geliştirilecek yakın bir işbirliğine de gereksinim duyulduğu gerçeği, üye ülkelerce günümüzde daha iyi algılanmaktadır.
Dünya ticaretinden %2,4 gibi düşük bir pay alan, nüfusunun %40'dan fazlasının günlük gelirinin 1 doların altında olduğu Afrika, gelir dağılımı açısından da oldukça dengesiz bir konumda bulunmaktadır. Özellikle Sahra altı Afrika ülkelerinin söz konusu göstergeler neticesinde dünya ekonomisinin bir hayli gerisinde bulundukları görülmektedir. Günümüzdeki mevcut istatistikler, Afrika'nın küreselleşme sürecine tam olarak entegre olmasını geciktirmekte ve bölge halkının da sosyal açıdan dışlanmasını beraberinde getirmektedir. Son dönemde kıta genelinde yakalanan ekonomik büyüme oranlarının ise arttırılarak bu alanda sürdürülebilir bir büyümenin tesis edilebilmesi ve istihdam oluşturulabilmesi, Milenyum Kalkınma Hedefleri'ne ulaşılması açısından büyük zorunluluk arz etmektedir.
Gıda güvenliği konusu ise Afrika'nın sorunları arasında önemli bir yer tutmakla birlikte, barış ve istikrar açısından da kritik bir önem teşkil etmektedir. Günümüzde gıda güvenliğinin bulunmadığı bölgeler, aynı zamanda çatışmaların hüküm sürdüğü bölgelerdir. Özellikle Sahra altı Afrika, yetersiz beslenmenin en yaygın olduğu bölge olarak adlandırılmaktadır. Öte yandan yaygınlaşan şiddet olaylarının neden olduğu göçler, gıda kıtlığı riskini arttırmakta ve ölümcül kıtlıklar ortaya çıkmaktadır. Kırsal kesimdeki çatışmalar, toplu göçleri teşvik etmekte; işsizlik, yaygın suç oranı ve çevresel krizlerle birlikte salgın hastalık riski artış göstermektedir.
1990 yılından bu yana yetersiz gıdayla beslenenlerin sayısının %3 oranında azaldığı ifade edilse de açlığın özellikle kırsal bölgelerde halen ciddi bir sorun olarak kalmaya devam ettiği görülmektedir. Bu yıl özellikle Nijer'de yaşanan sıkıntı, dünyanın dikkatini bu ülkeye çekerken, kıta ülkelerinde uzun vadeli planların yapılmasının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu kapsamda gıda güvenliği için tarım politikalarının önemi bir kat daha artmaktadır. Hava koşulları ise tarım sektörünün öncelikli sorunları arasında yer almaktadır. Hatta BM Güvenlik Konseyi, iklim değişikliğinin barışı ciddi bir biçimde tehdit ettiğini öne sürmektedir.1 Kenya'da 1975'de 16.000 insan kuraklıktan etkilenirken, artan nüfus ve çevresel sorunların daha fazla hissedilmesi sonucunda 2004- 2006 döneminde bu sayı 3,5 milyon olarak tahmin edilmiştir. 2 Tarımsal üretimdeki verimin son derece düşük olmasına bağlı olarak gıda krizleri ortaya çıkmakta ve hükümetler, kıt kaynaklarını bu özel önlem paketlerine harcamak zorunda kalmaktadırlar.
Buna karşın, umut verici gelişmelerin de gözlemlendiğini ifade etmek mümkündür. Malavi'nin tarihi boyunca yaşamış olduğu geniş çaplı kıtlıkları, izlediği sistematik politikalar sayesinde aşarak, MKH'lerinden genel beslenme hedefinde başarılı ülkeler arasına adını yazdırmayı başarması, birçok ülkeye ders olabilecek niteliktedir. Yine bugün demokratik olmayan iktidarı nedeniyle ağır eleştirilere maruz kalan Zimbabve'de ulusal stratejinin bir parçası olarak kuraklık ve kıtlıkla mücadele, Güney Afrika'daki bölgesel stratejinin bir parçası olarak izlenen politikalar ve kıta genelindeki geniş çaplı stratejinin bir parçası olarak izlenen politikalar neticesinde gıda güvenliğinin tesis edilmesi önemli bir başarıdır.3
Son dönemde Afrika'da gıda güvenliğine ilişkin geliştirilen erken uyarı sistemlerinin, kıtlıkların önlenmesinde ve sağlık sorunlarının azaltılmasında önemli görevler üstlendikleri görülmektedir ki, bu tür sistemlerin, kıtanın gerekli tüm bölgelerine yayılabilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Afrika'da ekonomik büyümenin ve gıda güvenliğinin sağlanması açısından tarım sektörünün gelişimi, öncelikli konular arasında yer almaktadır. Şüphesiz bu alandaki yatırımların arttırılabilmesini, söz konusu hedeflere ulaşabilmesi açısından da önemli bir zorunluluk olarak nitelendirmek mümkündür.
Afrika Birliği başta olmak üzere Bölgesel Ekonomik Toplulukların ve Afrika'nın Kalkınması için Yeni Ortaklık olarak bilinen kısa adıyla NEPAD'ın öncelikli programları arasında tarıma yer verilmesi, sektörün gelişimi açısından önemlidir. Örneğin, NEPAD'ın bu doğrultuda geliştirmiş olduğu Kapsamlı Afrika Tarım Kalkınma Programı (CAADP) doğrultusunda, Gıda ve Tarım Örgütü'nün de (FAO) desteğiyle 2002- 2015 yılları arasında 250 milyar dolarlık bir yatırım yapılması planlanmaktadır.4
2004 yılında Afrika'da tarım sektörünün GSMH'ye katkısının, kıtanın alt bölgelerinde önemli farklılıklar gösterebildiği görülmektedir. Özellikle Güney Afrika'da tarım sektörünün %8'in altında kalması, buna karşın Doğu Afrika'da bu oranın %33'e ulaşması önemli bir göstergedir.
TARIM SEKTÖRÜNÜN ALT BÖLGELERDEKİ PAYI
2000 | 2001 | 2002 | 2003 | 2004 | |
Kuzey Afrika | 15.3 | 16 | 15.8 | 16.3 | 15.1 |
Batı Afrika | 28.4 | 29.6 | 29.7 | 27.1 | 21 |
Orta Afrika | 25.7 | 26.4 | 26.7 | 27.2 | 27.3 |
Doğu Afrika | 35.9 | 35 | 32.6 | 32.4 | 33 |
Güney Afrika | 7.6 | 7.8 | 8.3 | 8 | 7.8 |
Kaynak: Economic Commission for Africa and African Union, Economic Report on Africa, Accelerating Africa's Development through Diversification, Economic Commission for Africa, Addis Ababa, 2007
Tarım sektörünün gelişmesi açısından özel sektörün de bu alandaki girişimlerine büyük oranda ihtiyaç duyulmaktadır. Özel sektörün, birçok Afrika ülkesinde ekonomik faaliyetlere katkısının sınırlı olması önemli bir eksiklik olarak göze çarpmakta ve diğer alanlarda olduğu gibi tarım sektörüne de ilginin teşviki gerekmektedir. Böylece, tarım sektöründe de yatırımların ve verimliliğin arttırılması mümkün olabilecektir.
Öte yandan Afrika Birliği'nin dış partnerlerle yapmış olduğu çeşitli anlaşmalar ve protokoller gereği; çok sayıda tarım uzmanının kıtaya gönderildiği ve özel Tarımsal Teknoloji Merkezleri'nin kurulduğu görülmektedir.
Özetle, Afrika Birliği'nin öncülüğünde NEPAD'ın uygulamış olduğu politikaların ve programların Dünya Gıda ve Tarım Örgütü ile eşgüdüm halinde sürdürülmesi, Bölgesel Ekonomik Toplulukların bu sürece daha aktif katılımları, Dünya Bankası ve IMF gibi küresel kuruluşların destekleri ve özel sektörün de bu süreçte etkin bir rol alması, hedeflere ulaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Son dönemde Afrika'da gıda güvenliğine ilişkin geliştirilen erken uyarı sistemlerinin, kıtlıkların önlenmesinde ve sağlık sorunlarının azaltılmasında önemli görevler üstlendikleri görülmektedir ki, bu tür sistemlerin, kıtanın gerekli tüm bölgelerine yayılabilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Tarım sektörüne yönelik yatırımların arttırılması, söz konusu bölgelerde istihdamı arttırmak suretiyle yaşam standartlarının iyileştirilmesini sağlayacak ve bu vesileyle göç sorununa da olumlu yönde katkıda bulunacaktır. Bunun neticesinde de Afrikalıları gıda yardımı alan muhtaç insanlar konumundan kurtararak, tarım sektöründe donör ülkelerle partner konumuna taşıyacaktır.
TASAM Afrika Ens. Direktör Y. Ufuk TEPEBAŞ (Tüm Yazıları)
1.United Nations, Africa Renewal, United Nations Department of Public Information, Vol. 21, No. 2, July 2007, s.15
2.James Shikwati, "Doğu Afrika'daki Ekonomik Gelişim ve Kalkınma Yardımları", Doç. Dr. Ahmet Kavas, Ufuk Tepebaş (Ed.), Sahra altı Afrika içinde, TASAM Yayınları, 2007, s.108
3.William G. Moseley& Logan B. Ikubolajeh, "Food Security", Ben Wisner, Camila Toulmin& Rutendo Chitiga (Ed.), Towards a New Map of Africa içinde (133- 146), Earthscan in the UK and USA, 2005, s.133
4. www.fao.org/ag/magazine/0511sp2.htm
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve beraberindeki heyet ile birlikte, 20-22 Şubat 2009 tarihlerinde Kenya Cumhuriyeti’ne, ardından da 22-23 Şubat 2009 tarihlerinde Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti’ne yapılan resmi ziyarete katılan TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, geziyle ilgili izlenimlerini TRT’ye değerlendirdi.
Şensoy TRT’ye yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindeki heyetin hem Kenya’da hem de Tanzanya’da çok büyük bir ilgi ve muhabbetle karşılandığını söyledi.
Türkiye’nin uluslar arası alanda artan öneminin Afrika ülkeleri tarafından da gözlemlendiğine dikkat çeken Gül, Kenya ve Tanzanya ile imzalanan anlaşmaların bu öneme işaret ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül’ün Kenya ve Tanzanya gezisinin hem zamanlama hem de kapsam olarak çok isabetli bir gezi olduğunu belirten Şensoy, TASAM olarak 4 yıldır yaptıkları Afrika kongrelerinin, TASAM Afrika Enstitüsü’nün, Türkiye’de yapılan Afrika Devlet Başkanları Zirvesi sırasında TASAM tarafından gerçekleştirilen Türkiye – Afrika STK Forumu’nun ve TASAM’ın Afrika’ya ilişkin yayınladığı kitapların, Türkiye-Afrika ilişkilerine çok olumlu yansımalarını görmekten de mutluluk duyduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve beraberindeki heyet ile birlikte, 20-22 Şubat 2009 tarihlerinde Kenya Cumhuriyeti’ne, ardından da 22-23 Şubat 2009 tarihlerinde Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti’ne yapılan resmi ziyarete katılan TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, geziyle ilgili izlenimlerini TRT’ye değerlendirdi.
Şensoy TRT’ye yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindeki heyetin hem Kenya’da hem de Tanzanya’da çok büyük bir ilgi ve muhabbetle karşılandığını söyledi.
Türkiye’nin uluslar arası alanda artan öneminin Afrika ülkeleri tarafından da gözlemlendiğine dikkat çeken Gül, Kenya ve Tanzanya ile imzalanan anlaşmaların bu öneme işaret ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül’ün Kenya ve Tanzanya gezisinin hem zamanlama hem de kapsam olarak çok isabetli bir gezi olduğunu belirten Şensoy, TASAM olarak 4 yıldır yaptıkları Afrika kongrelerinin de Türkiye-Afrika ilişkilerine çok olumlu yansımalarını görmekten mutluluk duyduğunu söyledi.

26 Ocak – 3 Şubat 2009 tarihleri arasında Etopya’nın başkenti Addis Ababa’da on ikincisi düzenlenmekte olan Afrika Birliği Zirvesi de Afrika kıtasının altyapı ihtiyaçlarını tartışmayı hedeflemekte. Afrika Birliği’nin resmi web sitesinden yaptığı duyuruda zirvenin gündem maddesi “Afrika’da Altyapı Gelişmeleri” olarak belirlenmiş. Zirvede alınacak kararlar bu yıl “Stratejik Ortak” ilan edilen Türkiye’yi de yakından ilgilendirmekte. Ve ülkemizde bir heyetle zirvede yerini aldı.
Afrika kıtasında 53 ülkenin üye olduğu Afrika Birliği kıtanın geleceğine yön veren en önemli aktörlerden. Zirveden kıtanın altyapı sorunlarını çözmek için tutarlı bir çerçeve oluşturması bekleniyor. Altyapı yatırımları kıta ülkelerinin ekonomik büyümelerinde ve ticari entegrasyon hareketlerinde önemli rol oynuyor. Yetersiz altyapı maliyetleri artırıcı bir unsur.
Kara Kıtanın elektrik, ulaşım, haberleşme gibi birçok alanda ciddi yatırım ihtiyacı bulunmakta. 2000’den beri Afrika ile ekonomik ilişkilerini arttırma çabasındaki Çin’in yaptığı yatırımlar 2007 itibari ile 4.5 milyar dolara ulaşmış durumda. G-8 ülkelerinin aynı yıl Afrika’ya yaptığı yatırımın değeri ise 3.6 milyar dolar civarında.
Afrika Kıtasındaki devletlerin halen büyük çoğunluğu sömürge döneminden kalma altyapı hizmetlerini kullanmakta. Kıta önümüzdeki 10 yılda altyapı yatırımları için 250 milyar dolara ihtiyaç duymakta. Dışardan gelen yardımların artırılması umut ediliyor. Devletler alternatif yol arayışında. Bu konuda yapılacak çalışmalar için özel vergi fonlarının açılması planlanıyor. Uluslararası Finans piyasalarının ve bölgesel kalkınma bankalarının devreye sokulması başlıca hedefler arasında.
Devlet veya hükümet başkanlarının katıldığı zirve, açılış töreni tertip olunmaksızın, doğrudan basına kapalı oturumla açıldı. Liderler, özellikle mahallî çatışmaları ve uluslararası mali krize rağmen "kara kıta’daki" ekonomik gelişmeyi ele alacak. Liderler, ayrıca Libya lideri Muammer Kaddafi'nin ortaya attığı "Birlik hükümeti" fikrini müzakere edecek.